30 Eylül 2009 Çarşamba

Sorunsal

Arkadaşlar,

Madem hatunuz er milletini bilmiyoruz çözemiyoruz. Sorunsalımızı ortaya koyalım da akıl versin er kişiler.

Bir adam neden durduk yere saldırganlaşır? Ortada hiç bir mesele yokken neden çatmak için yer arar?

27 Eylül 2009 Pazar

Toplandık

Acayip toplandık millet...

Blogun tek hatunu benim ya:)) Akıllara ziyan ballıyım. Taksimin orta yeri peşimde gencinden, yakışıklısından yazar gruhu.... Nasıl havalı yürüdüm yolarda bilemezsiniz.

Valla yedik içtik, bol bol güldük... Gelmeyenlerin eksikliğini de hiç hissetmedik...

Bu buluşmadan ne anladık derseniz...

1 ) Ortamdaki tek bayan olmanın avantajını bir kez daha teyit ettik.
2 ) Diğer bayanlar yazarlık için müracat etmesin, reddetmeye karar verdik.
3 ) Daha sık buluşmak kaçınılmaz oldu.
4 ) Kesinlikle çarpışan otolara binip bol bol çarpışacağız.
5 ) Seks hayatlarımız çok karmaşık, konuşmayacağız.
6 ) Bız bızın pipisi için fon oluşturacağız.
7 ) Bizden daha ciddi kararlar bekleyenler, beklemeye devam edebilirler:)))

26 Eylül 2009 Cumartesi

Büyük düşünen düşleyen erkeklere? Bu ne nan!

ya facebookta booklayıp duruodm..sağ taraftaki ilan dikkatimi çekti.. allaım dedim ne biçim bir PR rezilliği :) büyük düşünen erkeklere...reklam belli..penis büyütme aleti , kremi ya da her neyse..tıklayın nan dio..bamya gibiyse , at billuru gibi olsun dio :) 

işin gıcık tarafı sloganları garip..büyük düşünen erkeklere...sanki bir erkek büyük bir *arrak hayal ediomş gibi olyor...gay miyim nan ben :) nie büyük hayal ediyim.. büyyük olsn istermsnz gibi birşey olsa eet mantıklı olabilrde nie büyük dşüneym :) bir büyük olsa da şimdi yesek mi diycem :P 

gay olanlar iiçin güzel bir reklam ama benm gibi heterolar için değil :) 



25 Eylül 2009 Cuma

Ey Blog Ahalisi..


Starbucks özentilerinin düzenlediği çakma toplantıları bırak..

Can'ın düzenlediği açık hava, Sersang kardeşimizin düzenlediği Ankara buluşmasına katıl..

Sucuk ekmek vaadiyle İstanbula getirilen çocuğa acı.. Ankaralı olduğu yüzüne vurulup aşşalanan insanın halinden anla.. Katılma çakma toplantılara..

Hey sen Kadın okuyucu.. Alper ve S.m'nin yaratmaya çalıştığı erkek hegomanyasına karşı dur..
Sen erkek okuyucu.. N'zaman blogu kıskanmayı bırakıp yorum yazdınki buluşmaya katılacaksın..
Sen işçi.. Hakkını ara..
Sen Obama.. Bırak bu işleri..

Hatırlayacağınız gibi bu buluşma fikride benden çıkmıştı.. Teknik sebeplerden ötürü saf dışı bırakılmamı karıştırma şimdi okuyucu.. Zaten bir fikir, proje çıkacaksa o mutlaka benden çıkar.. Bu kadar iddialıyım.. Her gün yeni bir projeyle çıkıyorum Alper'in karşısına.. Bilir..

Yaza kadar böyle suyu çıkmış basit cafe buluşmaları olsun.. Yaz gelince annemizin babamızın elini öpüp helallik alalım, S.M. abimizin karavanına binelim düşelim yollara.. Önce Ankaraya gidelim, alalım Sersang'ı.. Sonra Karadenize gidelim, yaylalara..
Horon teperiz.. Ben size tulum çalarım Alperde duruşunu sergiler..

Volume 99: The Vampire

İnsanların geçmişten günümüze bir fantezisi olagelmiştir ölümsüzlük. O kadar çok arzulanmış bir başka durum daha var mıdır bilmiyorum. Ölümsüzlük o kadar çok istenmiştir ki onun uğruna ruhun şeytana satılması hususunda pazarlık içeren kurgular bile yaratılmıştır. Ölümsüzlük karşılığında şeytanın uşağı olmak... "Lucifer, köpeğin olayım!"

Bir ölümsüzlük isteği tezahürü de kurgusal alanda hayat bulan vampirlerdir. Vampire gelince olay bir adım ileri taşınmış ve madem bir fanteziye bulaştık neden daha iyisini kurgulamıyoruz denilmiştir. Nedir bu amcaların dikkat çeken bir diğer özelliği, kadınlara karşı mıknatıs etkisi yaratmak! Her ne kadar son dönem kadın vampirler peydah olsa da aslen bir erkek zihni üretimidir vampir. O yüzden de söz konusu çekim etkisi kadınlar üzerinde oluşan bir erkek vampir gücüdür. Bu amca kadını çeker, çeker, çeker ve iliğini kurutana kadar etinden kanından faydalanır; içini boşaltıp fırlatıp atar bir kenara. (bkz: vampirle görüşme filminde lestat karakteri)

Dedim ya erkek zihni üretmiştir vampirleri diye, erkek zihninin kusurları o yüzden ona da sirayet etmiştir. Bildiğin sıradan erkektir kadın karşısında vampir; işi bitene kadar! Öper, emer, sever ve vakti zamanı gelince de sözde soylu bir şekilde terkeder. Tabi şimdi söz konusu olan vampirler olunca biz ölümlüler gibi "hanım sen 40'ına geldin, bozduralım da seni iki 20'lik yaptıralım" demezler. Amcamda vakit bol, ölmesini bekler. Ölünce de gider yenisini bulur, dert mi tasa mı vampire? Zaten kadını mıknatıs gibi çekiyor.

Şu en son çıkan vampirli romantik filmi izlemişsinizdir: Twilight! Bütün kadınlar ayıla bayıla izledi filmi ve oradaki malak vampir Edward'a hasta oldular. Pudra şekeri kılıklı herif öyle bir romantikti ki vampirlere duyduğum saygı yerle bir oldu. Neymiş efendim, bunlar hümanistmiş de hayvan kanıyla idare ediyorlarmış. Sonra hep liseye gidiyorlarmış, ben malım üniversite sınavlarını kazanamadım demiyor da... Neyse, konuyu dağıttık, toparlayalım.

Filmin sonuna doğru hatırlarsanız, sürekli dudağını ısırıp, bulanık bakışlar fırlatıp seksi olduğu izlenimi yaratmaya çalışan hanım kızımız Bella, Edward'a ısır beni de sonsuz aşkı yaşayalım gibi bir teklifde bulundu. Netice de hatun, ölümsüzlüğün bile romantiğini istiyor. Her neyse, eleman ısırdı mı? Elbetteki hayır! Biraz düşündü ve olmaz, sana bu kötülüğü yapamam, lanetlenmene göz yumamam gibisinden laflarla kıvırdı; film bitti. Ben size söyleyim, kız beni ısır deyince bu bi düşündü: "Ulan şimdi bu kızı ısırsam aldık başımıza belayı, sonsuza kadar çekilir mi lan? Şaka gibi be, bır bır bır sonsuza dek başımın etini yer bu. İyisimi ben bir yalan bulayım da ısırmayayım bunu" dedi ve malum yalanı sıktı. Yani neticede erkek be bu? Şu ahir ömrümüzde bile nice insan bir çiçekle geçer mi tüm bahar derken, koskoca sonsuzluğa tek bir hatunla mahkum olmak cehennemde kazan dairesinde çalışmak gibi birşey olsa gerek.

24 Eylül 2009 Perşembe

Buluşma!

27 Ekim Pazar saat 14:30 - Taksim Anıt önünde buluşma.

Mekan olarak Mephisto'yu düşündük, daha iyi öneriler olursa oralarda takılırız... Maksat muhabbet değil mi be ya?

ps: Daha önce cumartesi olarak belirlediğimizi biz de biliyoruz ama teknik bir takım aksaklıklar oldu :p

21 Eylül 2009 Pazartesi

Erkek Blogları: Blog Buluşması!

merhabalar efenim...

erkek bloglarının yazarları olarak benim ortaya attığım fikir üzerine kafa kafaya verdik ve 26.09.2009 cumartesi tarihinde bir araya gelmeye karar verdik...

sonra dedik ki;

madem bir araya geliyoruz, okuyucularımıza da duyuralım ve onlardan da gelmek isteyenler olursa, onları da aramızda görelim!

cumartesi münasip bir zamanda taksim'de buluşup, brokoli insanının o gün oluşacak olan muhtemel ısrarları üzerine starbucks'a oturup, kahve içmeyi, sohbet etmeyi düşünüyoruz. bu düşüncenin dışına taşmak isteyen olursa, tanışır da, kaynaşır da. ona da karışmayız üstelik... -brokoli; starbucks'un kar ortağı!- herkes yediğini içtiğini öder :Pp, alman usulü takılır, keyfimize bakarız...

işte böyle sevgili erkek blogları okuru...

gelmek isteyen; lütfen excessivelylover@hotmail.com dan, şahsıma mail atarak beni bilgilendirsin... ben de ona daha ayrıntılı bilgi sağlayabileyim. yorumlara pek bakamıyoruz, mail yoluyla ulaşırsanız, daha sağlıklı olacaktır...

kesinleşen listeyi, buluşma yerini ve buluşma saatini, cuma günü gireceğim postta belirteceğim...

cumaya kadar kendinize çok iyi bakın efenim...

dipnot:

erkek blogları yazarları, o gün içerisinde ayrıca notebook ve netbook imza günleri de düzenleyeceklerdir... (webblog yazarı olan bi insan, anca bunu yapabilir bence... elimizden geleni yapalım dedik biz de...)

peki tugay kerimoğlunun vodafon reklamında dile getirmiş olduğu sorun olan;

"notebooku olmayanlar ne yapacaklar?"

onlar da en çok beğendikleri yazının çıktısını alıp gelsinler, onu imzalayalım... ;)

cuma görüşmek üzre, esen kal okuyucu!

20 Eylül 2009 Pazar

Blog Kazanır

ErkekBlogları Blog olalı bu kadar sakinlik görmedi..
Haklısınız, haklıyız..
Kız arkadaşı olmayan bir grup sapın oluşturduğu bu blog (başkanımız istisna), yaşayamadığı için üretemez oldu.. Ramazanın da araya girmesiyle siftahsız geçen günler akabinde yazamamayı getirdi..

Ramazanın sona ermesiyle Samanyolu, Kanal7, Meltem Tv gibi kanallardan kurtulup, zapingle uydunun şifreli kanallarına geçiş yapmaya başladığımız şu günde blogunda neşeleneceğini düşünmekteyim..

Belki başkanımız elimizden tutar bizi Taksim ve Karaköydeki malum sokaklara götürür.. Bayram kıyağı yapar.. Biz kazanırız bloga renk gelir, bloga renk gelir blog kazanır..

Aramıza bir bayanın gireceğini duyduğumuzda entellektüel görünümlü saplar olarak heycanlanmıştık.. Evet.. Ama düşündüğümüz olmadı.. Blog kaybetti..

Sanat için soyunacak bir bayan bulsakda yine blog kazansa..

Talihsizi.. Hakemle kazansaydık şu dünyada..

Teknolojik nimetleri kulanıp kontör harcamadan iletilerle bayramlaştığımız Facebookda, konu döndü dolaştı sucuğa geldi.. Başkanımız Serzeniz Meraklısı abimizinde canı sucuk çekmiş..
Bu bayram geçti.. Zaten yapamazdık da.. Ama kurban bayramında ErkekBlogları Başkanımız koç kesip, onuruna suçuk partisi verecektir.. Koç başı da blogun en tepesine asılacak, yazarların alınlarına parmakla kan çalınacaktır..


Neyse efenim bayramın ilk gününün şu son 9 dakikasında -büyük çoğunluğunuzun bayramın ikinci günü okuyacağınızı, hatta blogger sorunundan okuyamayacağınızı bilerekten- bayramınızı kutlar, saygılar dilerim..



Bu arada sap da değiliz ha.. Cillop gibi delikanlılarız.. Nigar dahil.. 

Başkanımız çalışsın, ''Blog kazansın''..

11 Eylül 2009 Cuma

Kart Zamparalara uyarı

Kendi blogumda yazdım, içime sinmedi buraya da yazayım dedim:)

Adamın biri 55 yaşında falanken karısı ölmüş. Adamcağız da gücüm kuvvetim yerinde, genç kadınla evleneceğim diye yollara düşüp 20 lik bir tazeye nikah kıymış. Fakat kadının bir de sevgilisi varmış. Kadın iki erkeği de belli bir süre idare ettikten sonra adamı terk edip sevgilisiyle kaçmış.

Kadın gittiğinde geride 63 yaşında bir adam ve 6 yaşında bir kız bırakmış. Adamın gücü kuvveti yerinde ya, duramıyor kadınsız. Karısı ile olan boşanma davası da sonuçlanmamış henüz, ilk eşinden olan çocukları da ikinci evliliğine tepkili adamla görüşmüyor adam çocukla perişan bir vaziyette kalmış.

Arkadaşı buna bir kadından bahsetmiş, "hem evinin işine bakar, hem çocuğa bakar, hem de gönlünü güder" şeklinde haber verilen hizmetçi belli bir aylıkla işe başlamış. Bizim adam kadının yaptığı işten memnun, kadın sabah geliyor işini gücünü yapıp akşam gidiyor. "Şimdi sıra gönlü hoş etme kısmında" demiş ve abanmış kadının üstüne, kadın çığlık atıyor adam dinlemiyor, kadın kaçmaya çalışınca da kapıyı kitliyor derken komşular polis falan çağırıyor, iş büyüyor ve polis bizim adamı tutukluyor.

Adam şimdi zorla alıkoymak ve tecavüze yeltenmekten suçlu bulundu, 11 yıla mahkum edildi. Küçük kıza sahip çıkan olmadı yurda yerleştirildi. Sonuca itiraz etti, yargıtaydan sonuç bekliyor.

Kıssanın hissesi, genç kadına meyletmeyin arkadaşlar, yaş farkı olan ilişkilerde aldatılmak kaçınılmazdır. Bazen sadece aldatıldığınızla da kalmayabilirsiniz.

8 Eylül 2009 Salı

Bir Kadının En Mükemmel Aşkı Olmak İçin...

bir kadının hayatında vaz geçemediği, hastalıklı bir şekilde bağlandığı ve kopamadığı adam olmak istiyorsan,
*ilk birkaç ay tüm yeteneklerini, ne olduğunu, nasıl olabileceğini gösteren hareketlerde bulun. inanılmaz anlayışlı ol, neyin var neyin yok ortaya koy, çabala, savaş, mücadele et, romantik ve anlayışlı, ileri görüşlü bir erkek olabilitenin yanı sıra, söz konusu başka bir erkek olduğunda, bir barbardan daha acımasız ve erkek olabileceğini hissettir. deli gibi sahiplen, kıskan, kıskandırma, ucu açık cümleler kurma, düşünmesine mahal verme kadının... düşünmeden, üzerine fikir yürütmeden hayran et kendini...
*yine ilk birkaç ay ev işlerine yardımcı ol, maharetlerinden kendini övermişçesine, alakasız anlarda bahsetmek yerine, yeri geldiğinde kullan, bunu yaparken de, "ne kadar da güzel yaptım-yapıyorum-yapacağımdır" mesajını düzgün bir dille anlat... sürprizlerden, değişikliklerden mahrum bırakma... kültürünü, bilgini, görgünü kullanmaktan çekinme... eksiklerinin olabilirliğini kabullenmiş gözükürken, bunlar için kapatıcı yetiler geliştir...
*tüm bunları yaparken, yapmacık olan herşeyden kaçıyormuş gibi yap. mesela popülerliği tavan yapmış esprileri kullanma. espri yapacağım diye zorlama bünyeyi ve iğrenç espriler çıkartma ortaya, yeteneklerini, emin olduklarını kullan... kendinden önce, onu düşünmeyeceğini biliyoruz ama, öyle olduğunu hissettir karşındaki kadına...
*kadını sorularla boğma, kadınlar soru-cevap şeklinde gelişen tanıma-tanınma ritüellerinden haz etmezler... gayet dikkat kesil yaşanan herşeye. ayrıntıcı ol ama bu ayrıntıcılığı çıkan ufak tefek tartışmalarda paranoyak fikirlerle belli etme. bunu, birkaç ay önce yaşanan bir olayın geyiği döndüğünde herşeyi dün yaşanmışçasına hatırladığını belli ederek yansıt karşı tarafa...
*çok önemsiz gözüken sohbetlerde anlattıkları bile, kadınlar için çok değerlidir ve hatırlansın isterler. yapılan şeylerde, edilen sohbetlerde not alma şansın olmasa bile replikleri tekrarla zihninde, kalıcı olmalarını sağla, gerekirse kendini unut, onları unutma...
*şekilden şekle gir o istediği müddetçe. birkaç hafif konu bularak, o konularda da fikrini sonuna kadar savun, asla rengini değiştirme. böylelikle onun istediği herşeye kayıtsız şartsız katılım gösterirken, katı kurallarla kişiliğini koruyan bir erkek olduğunu da, hissettir karşı tarafa... asla yaptıklarından söz etme, "ben senin için bunu bunu yaptım" diyerek başına kakma, yaptığın şeyleri unut, konusu açıldığında önemsiz şeyler olarak görüp, onun için yaptığında değer kazandığını ve onun için önemsiz şeyleri yapabildiğin için mutlu olduğunu dile getirmeken öte, hissettir... geleceğe, yapacaklarına odaklan veya böyle gözük...
*onun yaşantınıza dahil ettiği herşeyi sev. bu eski sevgilisinin armağan ettiği birşeyler de olabilir, ilgi duyduğu ve onunla vakit geçirirken hoşlandığı bir başka adam da...
*ve tabii bunu yaparken hiçbir başka kadını yaşantınıza dahil etme. arkadaşlarınla, hatta dostlarınla olan randevularını gerekirse onun için iptal edebileceğini dile getirmektense, bunu uygula...
*her kadın ilgiye alakaya düşkündür. insanüstü çabalar sarf edip ilgi manyağı haline getir. bunu yaparken de gerçekten içinden gelerek yap... yapamıyorsan da, yapaylık kokusu salmasın hareketlerin...
ve evet. ilk birkaç ayı geride bıraktık. hiçbir kadının mükemmel erkek diye bir şey yoktur aklında, kadınlar kusur bulmakta ustadır ve gerçekten mükemmel bir erkek dahi olsa, ona da bir kulp takarlar. mesela cristiano ronaldo diye ünlü bir futbolcu var ve eski sevgilisinin onun hakkındaki açıklamaları şu yönde; "penisi küçüktü." evet, açıklama bundan ibaret... adam gayet yakışıklı, yeteneğiyle inanılmaz paralar kazanıyor, şöhreti, maddiyatı akıl almaz derecede, ama gel gör ki kadın ayrıldıktan sonra darbe almasına yetecek "büyük"lükte bir açıklamada bulunmuş... o adam mükemmel olamıyorsa, sen hiç olamazsın, şüphen olmasın...
mükemmel olmak gereksizdir zaten... izlediğin yol sayesinde ideal, romantik, sahiplenen, kıskanan, mütemadiyen ilgilenen bir erkek oldun hatun kişisinin gözünde. peki ya şimdi ne olacak dediğinizi duyar gibiyim... buyrunuz maddeleyelim...
*aslında bunu tek bi maddede toparlayabilirim... ilgisizleşeceksin. ona sağladığın her imkanı, bir bir geri çekeceksin... görüşme talebinde bulunmayıp, ondan gelen görüşme taleplerini de geri çevireceksin. bunları yavaş yavaş, alıştıra alıştıra yaparken, hayatındaki tüm erkeklerden rahatsız olup, onlarla olan ilişkisini zayıflatmaya teşvik edecek, sorun çıkaracaksın ve bunu kıskançlık olarak algılamasına yardımcı olacaksın... böylece ilgi manyağı ve prenses formatına soktuğun kadın, mutluluğu senden başka hiçkimsede bulamayacağını ona sunduğun imkanları zayıflattıkça daha iyi anlayacak. hayatındaki erkeklerle arasına mesafe koymanı istediğin için başlarda kızsa da, sendeki değişimi görüp o mesafeyi koymazsa seni kaybedeceğini düşünecek ve senin istediğinden daha sağlam, daha gerçekçi mesafeleri yerleştirecek ve bunun sonucunda hayatında senden başka hiçbir erkek kalmayan kadın, senden başka kimsenin onu sevmediğini, hoşlanmadığını hatta ilgilenmediğini düşünecek... sonrası malum. sen değiştikçe o seni elinde tutma, kaybetmeme adına çabalayacak. bu çabalarda kendine verdiği sözleri hiçe sayacak, sadece senin istediğin şekilde şekillenmek adına mücadele edecek... ve bu ilişkinin ilk aylarında hiç yorulmadan sürdürdüğü, şimdilerde ise aşırı yorulup yıprandığı için kendini suçlayacak, suçluluk duygusunu azaltmak adına daha fazla çabalayıp, daha fazla yorulacak ve sen ne istersen, ne dilersen anında gerçekleştirmek için çırpınacak... bir madde daha...
*bu da yetmeyecek. bu gidişattan memnun kalacaksın çünkü bir yerde geyşadan hallice bir kadın olmuş olacak hayatında. ama söz konusu olan iz bırakmak, "en çok sevilen erkek" mertebesine ulaşmaksa yaşantınıza herşey aynı gidiyormuş duruşunu koruyarak, bir kadın dahil edeceksin ve bu kadınla ilişkin gayet sağlıklı, düzenli olacak. onunla aktivitelere dahil olacak, cafelere, barlara, pikniklere ve gezilere akacaksın... yeri gelecek, sevgilinle önceden yaptığın bir planı iptal ederek arkadaşınla yapmayı kararlaştırdığın birşeyleri yapacaksın. yeri gelecek arkadaşınla birşeyler yaparken, şarjın bitecek. önceden saatlerce elinden düşüremediğin, kendini sevgilinle konuşmaktan alamadığın telefon konuşmaların, maksimum üç dakika sürecek ve bu konuşmalarda da, gayet renksiz, mat bir ses tonu seçecek ve uygulayacaksın. sen bunları yaparken de, onun evde-işte senin şuan ne haltlar karıştırdığına dair paranoyak hesaplar yaptığından emin olacaksın. o hissettirmemeye çalışacak, zaten seni kaybetmek üzre olduğunu düşünerek, hislerini açığa vuramayacak, sen de hiçbirşey olmamış gibi davranacak, hatta o hayatında yokmuşçasına özgür ve rahat olacaksın... telefonun her daim çalacak, özellikle, sevgilinle otururken çalacak... ve konuşma süreleri hep uzun tutulacak... sorunun sende değil, onda olduğu içten içe hissettirilecek böylelikle... o sorunu kendisinde ararken, seni de istemdışı gözünde büyütecek ve "ulaşılmaz erkek" mertebesine çıkararak, senden başka hiçkimsenin ne ruhunu, ne de vücudunu tatmin edemeyeceğine kendini inandıracak, inandığı şeyleri hayatında uygulamaya koyacak ve hiçbir erkeği gözü görmeyecek...
bu noktaya getirilmiş, yorgun düşürülmüş ve ikilemde bırakılmış kadına bundan sonra uygulanacak adımlarsa şöyle:
*uzunca bir süre görüşülmeyecek. kesinlikle aranmayacak, mesaj-mail atılmayacak. hayatından çıkmış gibi rahat, aynı şekilde özgür olunacak. sen bunları yaparken, ortak arkadaşlarınızın görüş mesafesine arkadaşlarınla eğlenirken, başbaşa yemek yerken v.s. gözükmeye önem göstereceksin ve haberin ona ulaşacak. o evde seni tekrar hayatına dahil etmek üzerine planlar yaparken, senin için herşeyden vaz geçebileceğinden söz eder ve bunu tüm benliğiyle kabul ederken, sen sözde ikinci kadınla boy gösterip, gününü gün edeceksin. aradığında telefonlarına çıkmayacak, mesajlarına, maillerine cevap vermeyecek, ola ki karşılaşırsanız acelen olduğundan dem vurup, görüşmeyi çok kısa tutacaksın... bir süre bu düzeyde ilerleyen "vaz geçilmez erkeklik" serüveninin son noktasında onu kendinden uzun süre mahrum bıraktıktan sonra, ara sıra onunla görüşecek, vakit geçirecek, o geçirdiğin vakitlerdeyse, sorunları konuşmak yerine, onsuz geçirdiğin zamanlarda sözde yaşadığın zorluklardan dem vuracaksın. onu ne kadar özlediğini, ne kadar çok sevdiğini, nasıl kıymet verdiğini dilinden düşürmeyeceksin... cesursa ve "madem bu kadar seviyosun, nedir bu yaptıkların" diyebilirse, espriye vurup, hiçbirşey yokmuşçasına davranacaksın...
sonrasında istediğin bir zaman bağları tamamen koparmak, ayrılmak istediğine dair güzel bir konuşma-mesaj-mail döşeyerek, tarifi tamamlayacaksın... bunda da karşı tarafı suçlamak yerine, kişisel sorunlarının olduğunu, asla onun bir suçu olmadığını, onu hep sevdiğini, seveceğini falan zırvalayacaksın ve bingo! artık bir kadının "en büyük aşkı"sın...
tabii bunları, bir kadının hayatını mahvetmek ve kendini bir ömür boyunca pislik gibi hissetmeyi göze alarak, gerçekten bir pislik olduğunun farkındalığına vararak yapmalısın... bir insanın ahını alıp, ömür boyunca vicdan azabı çekmekte, bunun yanında hediye!
burdan şunu da çıkartabiliriz. ben, hiç kimsenin "en büyük aşkı, aşığı" olamayacağımdır. ama en iyi, en güzel, en şu, en bu, yani enlerin aşkı olmak bu yoldan geçiyorsa ve bunlar gereksiniyorsa, varsın olmayayımdır...
ps: varsayım ve hayal gücü ürünüdür... pislik iseniz bile, lütfen evde denemeyin... insanların hayatlarıyla, duygu ve düşünceleriyle oynamayın...

7 Eylül 2009 Pazartesi

Abaza bir dostumun da dediği gibi...

geçenlerde öle duygusal erkek sendromu falan.. arkada şarkılar türküler heyheyler.. muhtemelle kuvvet Balkan müzikleriyle karışıkElveda Rumeli müzikleri dinliyoruz..

hepimizin aklına Vahide'nin öldüğü o sahne geldi..bir duygulandık bir duygulandık..sonra köyden göç falan derken, aldı götürdü bizi oralardan buralardan..

ve son bomba cümleyi arkadaş patlattı; Elveda Rumeli başlasa da şöyle karılı kızlı izleyip de ağlaya ağlaya birbirimize sarılsak...

bizim tepki: pekiii :S

5 Eylül 2009 Cumartesi

Bu işler kısmet işi

Bu konular da aklıma çok şey geliyor ama şuan bile bu yazıyı yazmak için kendimi zor topladım. Dün çok şevkliydim sabah kalkınca birşeyi yapmak zorundaymış gibi hissettiğimden dolayı biraz geç karar verdim yazıyıyı yazmaya. Hani bir de sürekli bu tip şeyleri yazmak için zaman bulamadığımdan dolayı iki sıkıntılı konuyu birleştireceğim.

Genel de hangi erkek ortamına girerseniz girin, eğer bir adamın sevgilisi yoksa her zaman bu onun kısmetsizliğidir. Böyle algılanır, böyle söylenir, gerçekte aslında bu yöndedir. Bir insanla tanışma şansını bir nebze de olsa insan kendi oluşturur. Ama kiminle nerede, ne zaman ve nasıl biriyle buluşabileceğimizi kim bilebilir ki? İşte doğru yerde, doğru zamanda, doğru kişi bulunduğunda biz buna şans diyebiliyoruz sanırım. Bu tür işler sen ne kadar çabalarsan çabala tanışma faslına bile giremeyebilirsin. En basitinden yolda binlerce insan yürüyor. Herkesin gözüne hoş görünen biri oluyordur. Tanımadığınız biri yanınıza gelip sizden hoşlandım dese kim inanır?

Bu olaylar gayet sancılı bir şekil de bir birini tekrarlar ki koskoca üniversite de bile kafama göre kız yok abi diyen adamlar mevcuttur. Tabi iş burada biraz kısmet'i de geçip çok üst düzey isteklere gelebiliyor. Ama erkeklerin istedikleri makul şeyler de vardır.

Genel de ilişki'de hep böyle laylaylom aşkım nereye gidelim, bak seni seviyorum, sana şiir yazdım şeklinde abidik gubidik bir ilerleyiş içerisindedir. Çoğu kişi asla o kişi ile evlenmeyi planlamaz hep böyle insanlar da bir anı yaşa tribi vardır. Buraya gelmemdeki asıl amaç tamam bir insanın düşüncelerini beğenebilirsiniz, fiziğini beğenebilirsiniz, hatta herşeyini beğenebilirsiniz. Ama kadınların erkeklere sevmekten başka birşeyleride vermesi lazım bunu da göz ardı edemeyiz.

Etrafımda gördüğüm ve konuşulanlara göre günümüzdeki hiçbir kadın doğru dürüst yemek yapmasını bilmiyor. Hadi bunu geçtim bilmemek değil öğrenmemek ayıptır asıl olan, peki niye ben kocama yemek mi yapıcam diye erkeksi bir boyuta geçer ki kadın? Kadının kadınlık vasıflarını bir kenara bırakıp niye bu erkekleşme eğilimi? İnanın etrafımda duyduğum çoğu tepki bu yönde, yemek yapıcak kadın yok!, Yok arkadaşım valla yok.

Bu kadınlar hiç mi duymamış? "Erkeğin kalbine giden yol midesinden geçer."

Bu yazıdan şöyle bir yanlış anlaşılma doğabileceğini düşünerek şu eklemeyi yapmak istiyorum. Yeri geldiğin de mutfakta erkek de karısına yardım etmeyi bilmelidir. Hatta aralar da erken eve gelip bir yemek denemesi gibi küçük süprizler bile yapılabilir. Ama beceri ve aile planması olarak bu işin sorumluluğu kadına aittir. Erkeğin yapacağı sadece ona yardımdır.

3 Eylül 2009 Perşembe

Akrep Kadını ii sevişir...

akrep kadınları mükemmeldir... yatakta süperlerdir..  herşeyden önce gözlerinizi ayıramayacağınız kadar etkili bakışarlı vardır.. güzel gözlerden bahsetmiyorum..ksık kısık hafif donuk bakan, sizi adeta gözleriyle içine çeken kadınlardır.  genellikle uvarlak vücut hatlarına sahiptirler, vücutlarında muhakkak özenle yaratılmış bir iki noktaları mevcuttur.  duygu yüklü ve tutkulu kadınlardır, 

Kıyafetlerinde son derece cesurdurlar.. üzerlerine yakışanından fazlasını giyerler.. elbise onları değil, onlar elbiseyi taşır.  derin ve gizemli bir yanı vardır.  aslında tehlikeli kadınsı ve kibar bir tavırları vardır.  içindeki ateşi kotnrol altında tutan akrep kadının , yatakta alev topu olur sütünüze gelir...Akrep kadınında, omurganızdan yukarı doğru buz gibi titremeler meydana getiren şaşırtıcı bir yetenek vardır. onun yanında mükemmel bir erkek olduğunuzu hissedersiniz; ama iyi olan o'dur! 

akrep kadınları genelde deneyimlidir. onların içinde tuttukları ateşleri ve beyinlerinin kenarında bulunan merak güdüleri önceki terübelerinin temel kaynağıdır. one nigthların kadınıdır. Terk eden cinsten, süründeren cazibedendir..

akrep kadını sex için ideal olandır.. çevrenizde varsa kaçırmayın derim :)

Ya tuhafsınız ya da balık hafızalı...

Erkek milleti valla bir garip. Şimdi olay şu;

Nerde çalıştığımı söylemeyeceğim ama kendi çapında büyük bir firmada çalışıyorum. İşe ilk başladığım da benim şu an çalıştığım odada temizlik ve yeniden düzenleme yapıldığı için bana da "Bu günlük operasyon müdürü şehir dışında onun masasında otur." dediler. Masaya oturdum. İş yok bi şi yok. Bomboşum. Masada adamın karısı ve oğlunun fotoğrafı var kocaman. Yeterince masayı inceledikten sonra biraz da bilgisayarı açıp müzik falan dinleyeyim, nette takılayım diye bilgisayarı açtım.

Media player'ı açtım bir film listesi ki akıllara ziyan. Yaklaşık 100 tane şu 1-1,5 dakikalık hard porno şeyler. Hemen player'ı kapattım. Explorer'ı açtım, aman allahım o da ne geçmiş safi porno sitelerle dolu. Yanisi millet adamı çalışıyo sanıyor adam safi porno aleminde cirit atıyor.

Adamı utandırmamak için kimselere bir şey söylemedim. Ama o günden beri adamın ne odasına gidiyorum ne de adamın yanında kendimi rahat hissediyorum. Adamın odası benimkinin yanında ve odadan çıkıp tuvalete gittiğini görebiliyorum. Allah kalbimi biliyor ya, adam her tuvalete gittiğinde de benim aklıma neler neler geliyor.

Neyse, bu sapık arkadaş dün odama geldi ve işle ilgili konuşuyoruz. Derken "Saçlarınızın modeli mi değişti?" gibi abuk bir cümle ile elini saçıma uzattı. Çok sert bir tepki verdim. Sen ne hakla saçıma dokunursun dangalak modundayım ve çok sinirliyim falan. Ama konu kapandı bence tabi. Fakat o da ne adam genel müdüre "İşini yapmıyor, benim ekibime iş yaptırıyor." şeklinde beni ve ekibimi şikayet etti.

Basit olay büyüdü kocaman oldu ve konu kapandı.

Tuhaf olan taraf ise adam bu sabah bana "Günaydın hanfendi" dedi. Selamı almadım tabi, yineledi.

Yani şimdi adamın selamını almadığım ve adamı yok saydığım için ben mi tuhafım, beni yalan yere şikayet eden bir sapığı hoşgörmemem ve onunla hiç bir şekilde diyalog kurmak istememem mi tuhaf. Yoksa tüm bunlardan sonra adamın bana selam verecek bir kösele yüze sahip olması mı?

Er milleti siz bu kadınkları ne sanıyorsunuz bilmiyorum ama sandığınız şey değiliz.

2 Eylül 2009 Çarşamba

Aldatmak

Aldatmak hep tartışılan bir kavramdır, haklı olarak...

Aldatan mı suçlu, aldatılan mı vesaire...

Ben bu tarz olaylarda aldatanın % 99, aldatılanın % 1 suçlu olduğunu düşünürüm...

Ama konum bu değil şu anda...

Erkek aldatır, diyor bazı kadınlar, kesin aldatır; aldatmayan erkek yoktur...

Hatta bazıları "İyi ki de aldatır, ilişkimiz renkleniyor vallaha!" diye şuh bir kahkahayla süslü cümleler de kuruyor...

O kadar da değil...

Konu bu da değil, ama her erkek aldatmaz kadınlar, bunu unutmayın!

Erkek aldatınca, sanki tek başına mı aldatır?

Bir suç ortağı yok mudur?

Bir kadın?

Çok uç durumlarda bir erkek??

Neyse, uça sapmayalım, kadında duralım!

Kadının bunu yapmasının sebebi nedir?

Hep duyarız ya, baldızıyla yatan adamı eniştesi bıçakladı!

Patronuyla yatan adamın boşanma davasında silahlar konuştu!

Falan filan...

Hadi, erkek doğası gereği bir kadına çok karşı koyamaz diyelim, kaldı ki bu da bir savunma olamaz, aldatmak şerefsizliktir.

Kadın neden yapar bunu?

"Öbürü" sıfatı hoşuna mı gider?

Bir kadının elindekini ele geçirmenin ve yakalanma ihtimalinin verdiği adrenalin midir?

Hemcinse kötülük yapma zevki neden bu kadar tadına doyulmazdır?

Neden?

1 Eylül 2009 Salı

YAKIŞIKLI DEĞİL AMA SEMPATİK

Evet kısırlığın bu kadarı, yine yeni yazı yok... Ama blog boş kalmasın diyoruz ve diğer blogtan buraya taşımaya devam ediyoruz. Zati bu bloğun konsepte daha uygun, buraya daha çok yakışır diyerek de olayı meşrulaştırıyoruz. Buyrun bakalım:


Yıllardır var böyle bir söylem tarzı ve ne yazık ki bir grup erkek bu kategoride değerlendiriliyor: Yakışıklı değil ama sempatik! Küfür gibi yeminle, çekip vurmak lazım bunu söyleyenleri. Beğenmiyorsan beğenmiyorum de kardeşim, ne kıvırıyorsun?

Sanırım bunu söyleyerek kendi vicdanlarını rahatlatmaya çaşıyorlar, hani iyi birşeyler de söyleyelim de hepten göçmesin zavallım diye. Dürüstlük yok bu sözün içinde, buram buram riyakarlık kokuyor. Sempatik nasıl bir kavram ki kadınların kafasında, teselli verir sanıyorlar. TDK'ya göre "cana yakın, sıcakkanlı, sevimli" demekmiş kelime anlamı. Dünya üzerinde hangi erkek böyle anılmak ister ki? Aseksüel olsa amenna, sevimlilik yapar durur, zaten beklentisi yok hayattan deriz olur biter.

"-Abi senin için sağda solda yakışıklı değil ama sempatik diyorlarmış.
-Sıçtık desene, suya düştü bütün eşeyli üreme hayallerim."


Kadınların iltifat olarak "çok güzel bir yüzün var"ı duymasından farksız bu durum. Hangi kadın 'seksi' ya da 'çok güzelsin' yerine bunu duymak ister ki? Bununla yetinseler yer içer yüz bakımı yaptırırlar ki sağdan soldan fışkıran yağlarını da zerre kafalarına takmazlar. Ama biliyoruz ki yaz aylarının geldiği şu dönemde yine hepsi tutuştu, fazla kilolardan kurtulup bikinilerini gururla giyebilmek için. Tüm bu çabaların sebebi ne? Bir erkeğin onlara ithafen 'off, taş gibi hatunmuş' demeleri değil mi? (Evet biz erkekler yüzlerine çok güzelsin, mükemmel bir vücudun var gibi edepli cümleler kurmaya çalışsak da kafadan geçen özet budur: Taş gibi)

Şimdi kadınlar bu derece çabalarken bir güzel söz duymak için, birimiz de çıkıp desek ki: 'Hayatım senin kişiliğine aşığım ben, her ne kadar seksi olmasan da ben seni bu halinle beğeniyorum' diye damgayı yeriz: ÖKÜZ! Hiç bir kadına böyle denir mi, denmez. Eee onlara denmez de erkeğe yakışıklı değil ama sempatik denir mi? O da denmez, denmemeli, Allah taş eder. -gerçi hepsinin hayali bu değil mi, taş olmak-

Kadınlar hep şikayet ederler ya erkeklerin düz mantık olmalarından, bunu kullansalar ya istemedikleri erkeklere karşı. Yani adamı niye istemiyorsun, göbeği mi var, göbeğin var de gitsin; kel mi, ben kel sevmem de gitsin; kokuyor mu, lan bir git duş al önce ayı de gitsin. Adamın devreleri yakma hiç değilse dolambaçlı yollardan laf sokarak. Benim ne arkadaşlarım bu yolda heba oldu, kızların muğlak ifadelerini algılayamayıp bir umuttur insanı yaşatan deyip de aynı kızın peşinde yılarca gezerek. Kız istemiyor belli ama elemana da doğru dürüst ifade etmiyor bunu, kırmamak için belki ama adam anlamıyor işte: Yeni bir ilişkiye hazır değilim, bazı şeyler zamanla olur beklemek lazım, hayattaki tercihlerimi sorguluyorum... bıdı bıdı. Adam da hiç üstüne alınmaz, oysa lafın özü 'senle olmaz bu iş'tir. Aynı kız bakarsın üç gün sonra herifin biriyle sarmaş dolaş, ne hazırlık yapmış ne de tercihlerini sorgulamış, beklememiş direk atlamış. Niye? Çünkü eleman sempatik değil ama YAKIŞIKLI.

Buradan erkeklere naçizane tavsiyemi ileteyim: Hoşlandığın bir kız mı var? Söyle bir kız arkadaşına senin hakkındaki düşünceni öğrensin, yakışıklı çocukmuş -niyeyse kızlar bir de çocuk derler kazık kadar herife- ya da hoşmuş falan derse ufak ufak sokulun, umut var. Ama çok sevimliymiş, sempatikmiş, çok esprili eleman ya falan derse hakkında arkana bile bakma, o kızdan sana hayır gelmez.

yukarıdaki sempatik amcanın fotoğrafı için tıklayın...

Google'ın spam uyarısına karşı önlem de alalım yine: Bu yazı 2.28.2009 tarihinde Sersang's Monolog adresinde yayınlanmıştır!