30 Haziran 2009 Salı

tesadüf canım tesadüf

Kadınların kullanmayı en çok sevdiği aksesuarların, alet edevatların erkekler tarafından tasarlanıyor olması ve buna rağmen kadınların erkekleri kendilerini anlamayan yaratıklar olarak görmeleri....

sadece tesadüf olsa gerek!

21 Haziran 2009 Pazar

KIZ TAVLAMA SANATI

Yaz ayları geldi, sınav stresi ÖSS, okul vs. hepsi bitti, artık rahatlama dönemi. Bu sıkıntılı evre bitti bitmesine ama genç kardeşlerimiz için belki daha da yorucu olan bir evre başladı: Sevgili bulma. Halihazırda olanlar es geçebilir bu yazıyı, lafım olmayanlara. Erkekblogları olarak bir amme hizmeti daha veriyor ve genç erkek kardeşlerimize kız tavlamanın inceliklerini öğretiyoruz.

Bu konu tek bir yazıya sığacak bir şey değil, talebe bağlı olarak devamını yazarım; öncelik kişisel hazırlıklar olsun diyorum ve başlıyorum... Dönüşüme hazır ol genç; aklımdayken gidip Kafka'nın dönüşüm kitabını da al bir ara hala okumadıysan. Sebebini söyleyeceğim ben sonra, git al sen. Zaten üç kuruş birşey, msn'den başını kaldır da bir ara ileti dışında birşeyler de oku.

Hediyeyi gösteren paketidir!
İlk olarak gençler kendimize bir çeki düzen vermeliyiz, kılık kıyafet vs. yerinde olmalı. Casanova filmini izlemişsinizdir, ne der orada büyük çapkın: "Beğenilmeki istiyorsan kelebek gibi olmalısın, tırtıl değil. İlk izlenim önemlidir her zaman, o yüzden kızla ilk temastan önce özellikle üste başa dikkat diyorum, akılda kalacak çünkü. Mümkünse o totonuzdan düşecek pantalonlar ile salaş tişörtünüzü kaldırın bir yere, bir süre giymeyin. Alttan görünen damalı boxer ya da çakma kalvin kleynler seksi değil, uyarayım. Ben sordum oradan biliyorum. Şöyle eli ayağı düzgün bir pantalonla derli toplu bir tişört ya da gömlek iyidir, yaz ayları fazla kasmayalım.

Sonra ayakkabıya çok dikkat edin. Bilmeyeniniz yoktur kadınlar ayakkabıya doymaz; bu kadar ayakkabı tüketen bir cinsin ayaklarınıza bakmayacağını düşünmek saflık olur. Git yeni ayakkabı al demiyorum illa, sil yıka boya, temizle yani birşeyler yap. Muhtemelen çoğunuz converselerinizden vazgeçemiyorsunuz, makineye attırın annenize, eli yüzü açılsın. "Benim köyüm toz toprak, geziyorum anırarak" dercesine toz pis içinde ayakkabılarla yanaşma hatuna, sınıfta kalırsın.

Aksesuarlara dikkat!
Şimdi bir kadınla bir erkeğin benzer şeyler giydiğini hayal et: Basit bir jean ve tişört. Bak kadın nasıl şıkır şıkır görünüyor ama erkek öyle mi? Maymun gibi kalıyor onun yanında, niye? Aksesuarlar yüzünden. Kadının küpesi kolyesi, nal gibi kemer tokası, şıpıdık şıpıdık babetleri var da ondan. Üstüne bir de hafif makyaj, ohh mis! Ya biz n'apalım, di mi?
Kadın için takı neyse, erkek için aksesuar odur. Aksesuar deyince de tespih anlama hemen, namaza değil kız tavlamaya gidiyoruz. Erkeksin madem, ince zevklerin olacak. Mesela güneş gözlüğü, kemer ayakkabı uyumu, takıyorsan seçtiğin yüzük, kimi zaman hoş bir kolye, sigara kullanıyorsan ki kullanma daha iyi ama kullanıyorsan da klas bir çakmak, özel bir kalem vs... Liste uzar gider, kendine uygun olanları seçeceksin. Şeytan ayrıntılarda gizlidir. Kadınlar dikkat eder böyle şeylere unutma. Parfüm mesela, hele ki yaz da geldi, çok önemli. Gidip ilk iş kendine hafif kokulu tenine uygun birşeyler al. Traş sonrası losyonları bir boka yaramaz söyleyim. Arko reklamına kanma, o reklamı bir erkek çekmiş, gittim konuştum kendisiyle, bir daha böyle şeyler yapmayacak. Traş sonrası için özel ürünler var, param yok diyorsan niveanın ucuz yollu balzamlarından falan al. Ancak mutlaka ayrıca parfüm al, bazen kokun tipinden daha akılda kalıcı olur, tecrübeyle sabittir. Hele ki teninle uyumlu parfümü bulduysan ilk golü attın say, etkili olacaktır mutlaka.

Saç sakal ve dişler, bunlar da çok önemlidir. Kişisel hijyen yüzünden mahkemelik olan erkekler var. Bunlar ayrıca önemlidir aman dikkat. Bembeyaz dişleri gösteren hoş bir gülümseme sahibiysen sempati toplarsın mutlaka. Saçları da bırak dağınık kalsın, zaten kıl yumağıyım sakalları kesmem ben deme, git berbere adam gibi traşını ol. Hiç değilse mutlaka ayda bir git berbere. Sakal bırakıyorsan şeklini muhafaza et, evde 3-5 günde bir düzelt. Babylis falan birsürü ucuz marka var, al 5-10 yıl kullanırsın, çok işe yarıyorlar.

Daha yazarım aslında ama çok uzadı yazı, zaten bu yazdıklarım da ilk temas öncesi neredeyse yeterli sayılır. Bir dahaki yazıda ilk temas olacak inşallah. Şimdi sen herşeyi anladım ama Kafka ne ayak diyorsan, yazık sana ama söyleyim yine de: Hediyeyi gösteren paketidir ama içinden çıkan daha önemlidir. Görünüşü 10 numara ama kafa tıngır tıngır, ne yapacaksın kızla, ne konuşacaksın? Biraz genel kültür, sinema, kitap vs. bilgin olsun ki iki çift lafın belini kırasın ama, di mi? Hangi kız kafası bomboş adamı ister ki?

18 Haziran 2009 Perşembe

aşk olmasa?

* Şarkıların yüzde 99'u olmazdı

* Şiir diye bir olgu asla çıkmayabilirdi

* Ufak çapta cinayetler olmazdı

* Kıskançlık olmazdı

* Bazı hanımlar asla iş bulamazdı

* İş bulanların pek çoğu terfi edemezdi

* Alkol ve sigara satışları yüzde bin azalırdı

* Dünyadaki iş kayıpları yüzde altmış azalırdı

* Depresyon olmazdı, keza antidepresan tarzı ilaçlarda

* Psikologlara harcanan para azalırdı

* "Kadınlar ne ister" sorusu için ademoğlunun harcadığı aptalca vakitler daha faydalı işlere harcanırdı

15 Haziran 2009 Pazartesi

Google fight

Geçenlerde nette öylesine gezinirken bir yerde okudum google'ın dövüş kulübü olduğunu. Hizmette sınır yoktur anlayışıyla hareket eden google amcam, online dövüşleri sanal aleme taşımış ve bize de ringe dövüşçüleri çıkarmak kalmış. Ben de can sıkıntısından blogcuları dövüştürsem acep ne çıkar ortaya diye merak ettim. Aklıma ilk gelenler siminya ve pucca oldu. Bakalım sonuç ne çıkmış:

Siminya: 26 900 vs Pucca: 1 600 000

Ancak şimdi adil olmak lazım; bu zımbırtı yapılan aramalardan yola çıkıyor ve dolayısıyla aynı zamanda bir çizgi film karakteri olan pucca açıkara önde çıkıyor. O zaman biraz daraltmak lazım dedim olayı ve aramayı şu şekilde yaptım:

Siminya: 26 900 vs Pucca günlük: 31 900

Yine de Siminya biraz geride kaldı; dövüşün galibi Pucca...

14 Haziran 2009 Pazar

güzel şey erkeklik!

Çok güzel bişi bence erkek olmak, evet hı hı...

Mesela, ben asla "hiiiiii benim elbisemin aynısını giymiş laaaan" diye dünyamı yıkmadım - yıkan bir hemcinsimi de görmedim -

Meselaaaa çok abes durumlar hariç en büyük sorunum tuttuğum takımın şampiyon olup olmayacağı oldu çoğu zaman. Abes durumlarda ise domatesin kilosu neden bu kadar pahalı vs gibi ekonomik şeyler oldu. Yani asla "ya o benden daha yakışıklı görünürse", "ya gittiğim davette ön plana çıkamazsam" vesairemsi sorunlarla boğuşmadım hiç...

Hiçbir zaman aşkom demedim mesela(bu biraz da eski post.lardan birine gönderme oldu okuyan bilir)

Dünya'da hep ben ve hemcinslerim hakimiyet kurduk, devlet erkanları hep biz olduk...

Bilimciler hep hemcinslerimden çıktı (kardeşim kadınlardan bi Madam Köri var başka?)

Çevreme baktığımda gündelik hayatı kolaylaştıran her türlü alet edevatın hemcinslerimce yapılmış olmasının verdiği gurur paha biçilemez...

E şimdi bu kadar şeyden sonra da kabul edelim ki; güzel şey ya hu erkeklik!

13 Haziran 2009 Cumartesi

Duyuru.

Merhabalar;
Rectoa Erkek Blogları yazarlığından, yoğunluğu nedeniyle, kendi isteğiyle, çıkmıştır, bilgilerinize...
Yoo hayır kovmadık, niye kovucaz ki :Pp (yazı girmiyodu... :Pp)
Haydi bakalım...

11 Haziran 2009 Perşembe

Son anda!


''Aziz blogdaşlarım..

Bir defa daha belirtiyorum ki Erkek Bloglarının silahlı neferleri aziz Erkek blogcularının refah ve mutluluğu, Erkek Blog yazarlarının bütünlüğü ve gittikçe azaltılmaya çalışılan Erkek Blogları Dayanışma felsefesine yeni işlevlik kazandırmak, kendi kendini kontrol edemeyen blogu sağlam temeller üzerine oturtmak, kaybolan erkek gücünü yeniden eğemen kılmak için yönetime müdahale etmek zorunda kalmıştır.

Yazarlar olarak hepimiz, Erkek Bloglarının refahı uğruna herşeyimizi, blog yazarlığından atılmayı dahi seve seve feda etmeye hazırız.

Blog camiasında her zaman bulunabilen ve son dönemlerde artmış Erkek düşmanları size yalanlar düzerek size aksini söyleyecekler ve menfi propagandalara başvurabileceklerdir.''



İşte bu yazıyı Erkek Bloglarının taslaklarında gördük.. Erkek Bloglarının demokratik yazarları olarak(can,brokoli) bu gece yapılması planlanan Trt baskınını önlemiş bulunmaktayız.. Desteklerinizi beklioruz..

10 Haziran 2009 Çarşamba

Tabusu Var Mı Bu Evin?

Karşı cinsle birşeyler yaşamak iste, tabulara takıl...
Tabulara boyun eğ, hemcinsinle yaşa, tabulara takıl...
Yaşama hiçbişey, lanet et düzene, tabulara takıl...
Takıl hacı! Çekinme hiç!
Tabularla mı ilişki yaşayalım lannnn!?
Karşı cinsle birşeyler yaşamak için çok çabala... Çünkü iki tarafta istese de, bir araya gelmek, duygularını karşı tarafa aktarmak zor iş vesselam... Peşinden ayrılma tüm duygularını peşin peşin aktarmak için. Ama toplum; senet imzalatılan, taksitli ve zor alışverişlerin, dayanılmaz hoşnutsuzluğundan yana olsun. Sen açık açık beğenip, tek seferde ödemek iste tüm bedelleri, ayıplan... (böyledir ya...) Aldırış etme, özgür ruhlu ol, açıl karşı tarafa... O da fit olsun düşüncelerine, senden bu adımı bekliyor, ama çekiniyor olsun...
Sonra topluma karış... Sevdiğin insanın eli elinde olsun, bazen dudaklarda da bu denge yaşansın... Toplum kötü görsün...
Nedir namus olarak gördüğünüz? Taparcasına severken, içgüdülerini, duygularını bastırmak mı?! Yok yaa!
Namusun en babası; sevdiğin insanla sevişmek değil midir? Sevdiğin, aşık olduğun insana sunmak ruhunu... -her hangi birine değil...- Hı?
Siz mi namuslusunuz? Tanımadığınız insanlarla, görücü usulü evlenip, cinsel dürtülerini bastıran, siz? Hmm... Bu daha iyi tabii... Duyguları kesinlikle ikincil, üçüncül planlara bırakmakta fayda görüyoruz, değil mi?
Bir imza mı, sizi namuslu yapan, namuslu kılan... Kıydığınız duygularınız mı yoksa? Duygusuzluğunuz mu, hatta!
Kişisel fikirleri, evrensel doğrular olarak görüp, aynı çizgide tanıyıp-tanımadığı herkese dayatan insanlardan haz etmiyorum...
Bunlar da evrensel doğrular değil belki, belki zırvadan öte gitmez!.. Ama baskı politikası ile aktarılmış düşünceler değiller... Benimseyen varsa, buyursun böyle... Benimsemeyen de; naparsa yapsın banane canım... Alla alla...
Karşı cinsle ilişkiler konusu, neden insanlara tabu olarak dayatılır şu ülkede?

7 Haziran 2009 Pazar

EMPATİ

Bundan bir-iki sene kadar evvel Ayşe Arman'ın bir röportajında kadınlar arasında başlayan bir moda ele alınmıştı. Ayşe hanım da bu modayla ilgili olarak görüşebileceği tek kişi olan ağdacısıyla, bir tek onunla röportaj yapmamıştım, bu vesileyle o da aradan çıksın diye röportaj yapmıştı. Söz konusu moda, kadınların kukuların üstündeki tüylerle-kibar olmak lazım, kıl demeyelim- sevgililerinin baş harflerini yaptırmalarıydı. Bunu duyunca öyle bir kopmuştum ki katıla katıla gülmekten kasıklarım ağrımıştı. Düşününce garip geliyor(du), hani sevgilimin kukusunda S harfi görsem tüm ereksiyonum yok olur, o derece.

Neyse, geçenlerde bir blogda yine bununla ilgili bir yazı görünce durup düşündüm. Dedim ki ulan hayvan herif, sen dalga geçiyorsun ama bak kadınlar kendilerini sevdirmek için neler yapıyor. Artık biraz çağa ayak uydur ve metroseksüel ol, sen de bu tür incelikler(?) yap dedim. Ve başladım düşünmeye: Ben bunu nasıl yaparım ve hangi harf oraya daha çok yakışır. Bir de herşeyden önemlisi, bu harfi oraya nasıl yapacağım? Erkeklerin ağdacıya gidip de harf yaptırma şansı yok, adamı taşa tutarlar da kurtulamazsın. Pipini keser berber usturayla da elinde kalakalır. İmdada Braun cruzer yetişti: Şekillendirici traş makinesi. Peki ama şimdi yapacağımız harf nasıl görünecek, mesele bu.

Düşündüm, sevgilisinin adı Y ile başlayan bir erkek bunu nasıl yapacak. Bence çaresi V harfi yapıp aleti sağa yatırmakta. O zaman Y gibi olur ama heyecanlanmaya görsün hemen W olur. Yerinde durmaz ki meret. Adı I ile başlasa, o da olmaz; göbekteki bir tomar kıl yüzünden İ gibi durur. S ile başlayan bir isimse ereksiyon olur olmaz $ işaretine döner o harf. P ile başlasa alet sola yatınca R olur. Bunlar geldikçe aklıma mümkün değil dedim kendi kendime, o alet sabitlenmedikçe o harf olayı erkeğe ters. Bu şekilde metroseksüel akıma katkıda bulunamayız biz erkekler. En iyisi yine kaşları aldırıp göğsü traş etmekte ama o da bize uymaz. Umalım ki bizi böyle kıllı kıllı sevecek kızlar çıksın karşımıza.

5 Haziran 2009 Cuma

erkekler olmasaydı?

- Futbol, basketbol gibi sporlar muhtemelen hiçbir zaman bulunamazdı.

- Bilim fazla ilerleyemezdi. (hiç demiyorum dikkat edin)

- F tipi klavye Q tipi klavye kavgası olmazdı zira muhtemelen klavyeler mouse, en önemlisi de; Windows olmazdı.

- Güç gerektiren işler yapılamayacağından dolayı muhtemelen biçilemeyen sert otlar, kesilemeyen ağaçlar yüzünden şehirler kirlilikle dolu olurdu.

- Hayvanlar da yakalanamayacağı için sokaklar gerilim filmlerinden farksız olmazdı.

- Ne magazin denen tatlı pislik, ne tv dizileri olurdu. Hatta tv bile olmazdı!

- Duyduğumuzda gülümsediğimiz küfürler olmazdı, sonuçta biyolojik olarak mümkün olmayacağından akıllara bile gelmezdi pek çoğu...

- Ne siyaset olurdu, ne adil yönetim. Başa gelenler sürekli bir diğer hemcinsi ezmek için kanun yapardı, neden? Çünkü bir kadını ancak başka bir kadın hırslandırabilir.

- Tarihe damga vuran olaylar asla olmazdı, hatta yerçekimi kanunu bile bulunamayabilirdi! Keza suyun kaldırma kuvveti de...

Sonuçta, erkeksiz bir dünya düşünün; bol bol mutluluk ve şişman kadınlar...

3 Haziran 2009 Çarşamba

Hep Kadınlar yüzünden

Kadınlar yüzünden dün arkadaşımla kavga ettim,
Kadınlar yüzünden kendimi eksik hissettim,
Kadınlar yüzünden hergün adam gibi dışarı çıkmaya özen gösterdim,
Kadınlar yüzünden kendimde suç aradım,
Kadınlar yüzünden saçmalamaya başladım,
Kadınlar yüzünden...

+Elimde ne var?
-Hiç
+Peki sevindiğim bir nokta yokmu?
-Var şuana kadar hiçbir sevgilim olmadığı için hiçbir salak düşünceye kapılmıyorum
+Olsa kapılırmıydım?
-Hayır

Hayvanca Bir Yazı

Kadın erkek arasındaki farklar hemen hemen herkes tarafından kabaca bilinir. Ancak bu farklılıklar nedense farklı yorumlanır, yanlış sebeplerle ilişkilendirilir. Bu farkların kişinin kendisine bağlı olduğu düşünülür ve dolayısıyla başlar karşılıklı suçlamalar. Oysa bilmemiz gereken bazı farkların biyolojik temelli olduklarıdır.

Erkekler birçok kadın tarafından önüne gelenle düşüp kalkmakla suçlanır; bunu da ahlaki düşüklükle ilişkilendirirler genelde. Oysa erkeğin bu çokeşli yaşantısının suçu tamamen kadındadır. Nasıl mı?
Bildiğimiz üzere kadın-erkek ilişkisi doğadaki diğer canlılarda olduğu gibi üreme temellidir; yoksa durduk yere hiçbir erkek canlı dişiye kendini beğendirmek için afedersiniz ama dötünü yırtmaz. Erkek doğada seçilen dişi ise seçen konumundadır. Hepiniz parlak tavuskuşlarının erkek olduğunu, cinsel ilişki sonrası kendisini yiyeceğini bile bile ilişkiye giren erkek örümceği vs. bilirsiniz. İşte sırf bu üreme olayından ötürü erkek lanetlenmiş gibi, tohumlarını saçacak yer arar durur içgüdüsel olarak. Dişi avantajlıdır, seçicidir çünkü. Peki insan evlatları neye göre seçer, seçilir?

Evrimin doğası ilerlemeyi beraberinde getirmesidir. Hep daha iyiye ulaşma çabası vardır, dolayısıyla ilişkiler bu temel üzerine inşa edilir. Kadın seçerken meydana getireceği hayatın daha iyi şartlarda büyümesini garanti altına almaya çalışır. Ancak iyi-kötü göreceli kavramlar; burada kadının dayanak noktası kendi yaşamıdır. İşin özü babasının evinde yaşadığı hayattan daha iyisini ister ki çocuğunun evrildiğini görsün. O yüzden beylere söyleceğim: Hatunu tavlamak istiyorsanız öncelikle babasından daha iyi olduğunuzu ispatlamanız gerekir. Hatun şahsiyet babasının evinde neyin eksikliğini hissettiyse onu vermelisiniz. Sevgiye ve mala mülke doymuş bir kızsa uzak durun, kolay kolay tav olmaz; çok uğraştırır.

Erkek ergenlikten itibaren müthiş bir baskı altına girer: Hormonların baskısı. Erkeğin testisleri fabrikaya benzetirsek eğer, bu fabrika gece-gündüz demeden 7/24 çalışır ve sürekli bebecikler üretir. Üreme içgüdüsünü geçtim, sırf bu üretim fazlasını boşaltmak bile sorundur erkek için. O yüzden ergenlikte ıslak rüyalar devreye girer. FRP oynarmışçasına kaptırır kendini ergen bünye rüyalara ve sabah fabrika deposu boşaltılmış vaziyette kalkar. Bu ıslak rüyaların kurtarıcılığı geçicidir, ergenlik biter rüya da biter. Acı gerçekler çıkar karşısına: Artık yükünü gerektiği gibi boşaltması lazımdır. Kızlar bu duruma abazanlık derler, ayıp ederler.
Kızlar rahattır tabi, ayda bir hafta hormonal baskı, onda da karın ağrısı falan filan cinsellik arka plana atılır. Oysa bu dönem kadının da, tabiri caizse, azgın olduğu dönemdir. Coşar gider ama belli etmez pek. Erkeklerin kabarık pantalonlarını en çok o hafta farkederler.

Kadının bu ayda bir haftasına karşılık, erkeğin en az haftada bir yükünü boşaltması gerekir. Yurdumda nerde böyle güzellikler? Olmaz tabi, ancak erkek bünye vazgeçmez ki! En olmadı 'ana beni eversene' moduna girer, ama o da çare olmayabilir bazen. Çünkü kadın, erkeğin bu durumunu anlamak istemez ve ayda bir coşan hislerinin verdiği rahatlıkla, ayda üç hafta migreni tutar. Erkek gece yanaşır yavaştan kadına, ufak ufak öpüşler, hafif hafif okşamalar... Aniden o dalgakıranla karşılaşır: "Başım ağrıyor Mehmet, bu gece olmaz!" Adam malları gemiye yüklemiş gelmiş, kadın bırak yükü boşaltmayı limana bile yanaştırmıyor. Hangar kapalıysa işçiler de mi grevde be kadın? Günaha mı girersin bir el atsan?
Adam bozulur tabi bu duruma, döner kıçını yatar ama kafada hemen ergen fantezileri beliriverir: Hiçbir zaman hayır demeyen o anlayışlı ve şefkatli kadın! Düşünür durur sonra, bu yanımda yatan değilse kim bu kadın? Sekreterim olabilir mi acaba? Dur bakayım, yarın bir sorayım en iyisi ben ona, der! İşte tüm sekreterle aldatmaların sebebi budur: Başağrısı!

Kadın erkek ilişkilerinde biyolojik etkenler biz farkında olmasak da çok önemli roller oynar. Bunların farkına varırsak şayet haksız suçlamaları da ortadan kaldırabiliriz diye düşünüyorum ve yazıyı daha da uzatıp iyice saçmaladan kaçıyorum...

2 Haziran 2009 Salı

TURKCELL'DEN PARA KAZANDIM

Bu sabah telefonuma bir mesaj geldi, aynen aktarıyorum:

Değerli abonemiz, 28/05/2009 tarihinde turkcell şirketinde bir çekiliş düzenlendi. Hattınız bu çekilişten 20.000 TL para ödülü kazanmıştır. Bilgi ve işlem için 0534 770 44 42 Bu numarayı arıyarak öğrenebilirsiniz. Turkcell

Daha önce bu tür birşeyler duymuştum, telefonunuzu arayan bir numarayı cevapladığınızda ya da bu tür bir mesajla gelen numarayı aradığınızda hattınızdan kontör çekiyorlarmış. Bunun teknik olarak yapılabilirliği benim açımdan şüpheli, ancak bu mesajı da başka türlü anlamlandırmak cidden zor. Nasıl bir dolandırıcılık amaçlanıyor bilmiyorum, ancak yapanlar hiç de öyle profesyonel tipler değil belli ki. İlk olarak bahsettiğimiz şirket turkcell; bugüne kadar değil 20 000 lira 20 kontör vermedi bana durduk yere. Yani 10 yıllık abonelikten sonra sürekli paramı yiyen bir şirketin tutup da günah çıkarır gibi para vermesini asla beklemiyorum. Burada zaten fire veriyor olay. İkincisi bu mesaj kontörlü bir hattan geliyor; yapacaksın bir iş doğru yap. Git kendine şöyle özel numaraları andıran bir faturalı hat al değil mi? Hani 532 444 ** ** gibi birşey olsa belki yeriz. Son olarak, yapıyorsun en azından cümle kurmayı öğren. Hem cümle kurmaktan bihabersin hem de kelimeleri yanlış yazıyorsun: arıyarak ne ya? Yukarıda mesajı, sadece küçük harfler kullanarak aynen yazdım. Bunu yapanlara kızmaktan çok acıyorum, kuş kadar beyinleriyle uğraştıkları şeye bak.

Dün de yine başka bir numaradan mesaj aldım, onu hemen sildim yanlış gelmiştir diye ama keşke silmeseydim. Bugünkü mesajdan sonra o da benzer bir tezgahmış galiba diye düşünmeye başladım. Onda da özetle 22 yaşında dul bir bayanım, ben de seni merak ediyorum, ara görüşelim yazıyordu. Kim bilir, belki de aynı numaraydı. Bu arada yukarıda yazan numara, mesajı yollayan numarayla aynı. Neyse Turkcell'e mail attım, durumdan haberdar etmek maksadıyla. Geri dönüş yaparlar mı, bilmiyorum ama şimdilik bekliyorum bakalım.

1 Haziran 2009 Pazartesi

Kim kime dum duma..

Kadın blogları yazar;

Erkekler okur tavlamak için..
Kadınlar okur duygularını paylaşmak için..


Erkek blogları yazar;
Kadınlar okumaz duygu paylaşamadığı için..
Erkekler okumaz vakit kaybetmemek için..

Yalan söylüyorsunnn!

Gece Bekçisi

Erkek blogcular bir çete kurmuşlar sanırsam Serzeniş Meraklısı'nın önderliğinde, uzaktan haberleri gelmişti ama benden ıraktır deyip üstelememiştim. Ben kendi ıssız kasabamda yalnız kovboy olaraktan hayatımı idame ettirmekteydim. Birgün kasabamda ayak sesleri belirdi, çetenin yolu düşmüş bizim oralara anlaşılan, çok gürültü çıkardılar. Ben tabiki kasabanın tek sakini ve de sahibi olarak hemen kolaçan ettim ortalığı. Fazla iz bırakmamışlar, sadece kasabadaki bazı yapılardan hoşlandıklarına dair notlar bırakmış ve gitmişler. İşgillendim!

Erkek olmak zordur zira, bölgeni savunmasını bileceksin. Sana ait olanları korumak hayattaki en birinci vazifendir çünkü. Ben hemen el tetikte kulak kirişte beklemeye başladım; bir daha geçerlerse bodoslama dalacaktım, derken uyuyakalmışım...
Aniden uyandım, etrafa bir baktım ki ne göreyim: Yine geçmişler! Hemen etrafı kolaçan ettim bir zarar ziyan var mı diye, yoktu. Ancak gariptir yine bir not bırakmışlardı. Okudum notlarını, dostçaydı.

Ertesi gün kuş uçmaz kervan geçmez kasabama bir mektup geldi elden, zarftaki mühürü görünce bildim hemen: Yeni kurulan çetenin elebaşlarındandı, Serzeniş Meraklısı. Hiç karşılaşmışlığımız yoktu lakin dilden dile dolaşan hikayeleri gelmişti bizim oralara kadar, bilirdim bu sebeple kim olduğunu az çok. Neyse uzun lafın kısası, beni çeteye dahil etmek istiyorlardı. Bizim kasabaya hayat gelsin diye çok bekledimdi ama nafileydi, sıkılmıştım da yavaştan. Tek başına bir hayat çekilmez, bilen bilir. Biraz şenlik olsun dedim, hayata neşe katar dedim, yeni yerler görmek güzeldir dedim, kendimi ikna etmek için ne gerekiyorsa söyledim, kısaca 'PEKİ' dedim!

Çete daha yeni, biliyorum. Yalnız civar çeteler pek yamanmış, ortalığın tozunu dumanına katarlarmış, akşam sabah demez saldırırlarmış. Öyleyse benim vazifem de bu toprakları gece vakti korumak olsun. Ne derler bilirsiniz: Su uyur, düşman uyumaz! Çetenin diğer elemanları gündüzleri taktik geliştirip saldırırken, ben biraz daha savunma ağırlıklı kalayım istedim. Gece savunması zordur lakin, göz gözü görmez geceleyin. Ancak hemen söyleyeyim, ben artık bu bloğun Gece Bekçisiyim!