30 Mayıs 2009 Cumartesi

şampi...

Hayır, başlığın muhatabı Beşiktaş değil, zaten onlar bana göre yüzde 99.9 şampiyonlar...

Ve hayır, Sivasspor da değil... Geçen sene destekliyordum - hem de bir Galatasaraylı olarak - ama onlar bu sene tüm sempatilerini - en azından benim nezdimde - yitirdiler...

Şampi... tanımını hakeden takım şu son dört maçlık serisiyle kesinlikle Ahmet Özen'in Trabzonspor'udur...

Kendi blogumda Guardiola vs Ahmet Özen yazımda yazdım, bir kez daha yazayım; bizden olana, bizim mahallenin çocuklarına sahip çıkmaya başladığımız zaman Türk futbolu kazanacaktır... Ve buradan da iddia ediyorum Galatasaray Cevat Hoca ile devam etse şampiyondu, Trabzonspor seneye Ahmet Özen'e sahip çıkıp takımı emanet ederse kimse kusura bakmasın Trabzonspor şampiyon olur...

28 Mayıs 2009 Perşembe

dengesizlik abidesi

- Ay şu ayakkabı nasıl yakıştı mı bana?
+ Yakıştı...
-Alayım mı?
+ Al...
-Yakışmadı gibi geldi?
+ Yakıştı yakıştı......
- Yok yok başka denicem, şu nasıl olur bana?
+ O da yakışır...
- Ama sen beni ciddiye almıyosun!
+ Nereden çıktı bu?
- İnsan bi' bakar gösterdiğim ayakkabıya di mi!
+ Zaten deneyeceksin diye bişey demedim...
- Tamam boşver almıcam ayakkabı mayakkabı çanta alcaktım zaten ben...

---------------------

- Nasıl olmuş yemek?
+ Güzel eline sağlık...
- Dünkü nasıldı?
+ O da çok güzeldi....
- Yarın ne yemeği yapayım?
+ Karnıyarık?
- Olmaz onu geçen hafta yedik...
+ Pırasa?
- Olmaz daha beş gün önce yedik...
+ Mantı?
- Olmaz daha dün hamur işi yedik...
+ Bilmiyorum o zaman..
- Bi' kere de ciddiye al beni be!

--------------------

+ Hangi filmi alalım?
- Son Ders?
+ Ay o Ferhan Şensoy'un, hiç sevmem onu!
- 300 Spartalı?
+ Ay o çok dövüşlü...
- X-Men?
+ Çok saçma, mutantlar filan...
-  Eternal Sunshine of Spotless Mind?
+ Aman bırak o da çok popüler...
- 30 İlk Öpücük?
+ Sen de takıyosun bu Kate Winslet'a!
-Ne alaka ya?
+ Bilemem artık...
+ Yani tamam güzel kadın ama lütfen bari bana belli etmeden hoşlansaydın!
- Nereden çıktı bu ya?
+ Hayır sonra suçlu da biz oluyoruz kadınlar erkeklere bakıyor diye, basbayaaa erkekler ortam hazırlıyor işte, sonra ayartılan biziz diyip işin içinden sıyrılırsınız!
(sessizlik)
+ Bizim iş yerindeki Hale senden hoşlanıyormuş düşünebiliyor musun beni her gün işe getirip işten alıyorsun, nişanlı olduğumuzu biliyor ama buna rağmen! Pes doğrusu!

------------------------

evet, gördüğünüz üzre kadınlar kadar dengesiz dünya üzerinde başka bir canlı yoktur...

Erkek günlükleri


Diyorum ki melissa p, melisa olsaydı ''yatmadan önce 100 fırça darbesi'' yazabilirmiydi?
Çok zor..

Melissa'nın bu rahatlığı ülkemizde erkeklerde var gibi gözüksede o da yalan..
Kızın babası var, ağabisi var, dayısı var... Varda var..
Taşın altına elini sokmak tög ister.. Hadi tög var soktun elini taşın altına ya sonra.. Hele birde taşın altına elini soktuğun kişi kese kağıtlıysa? öl daha iyi lan!

Ama öyle..
Çok zor olsa da bu konuda yine kadınlar şanslı ülkemizde..

Hem ne yazıcakki bizim Remzi..

Sevgili günlük bugün ilkdi.. Milli oldum..
Sevgili günlük, bugün iki dakkalık adam olduğumu anladım..
Sevgili günlük, Ayşen bugün benle dalga geçti..
Sevgili günlük, bugün Aysu beni Rıfatla kıyasladı..
Sevgili günlük, bugün 100. oldu ama para ile..

Birde bu Remzi'nin günlüğü.. Ya Sülüman'ın günlüğü olsaydı..

Ne ezik bir ırkız ya..

Fairyler Götürsün Seni Sünepe!


Alexander Rybak dinliyorum, full albüm çıkartmış eövrovizyondan sonra... albümünde de gayet hoş parçalar var... Tamam itiraf ediyorum, dans bile ettiriyo...
Taşa tutun, düşmanla yakınlaşan vaar :Pp
Na buda albüm kapağı... (bi yerde hemcinsimiz ama, onun üstünden rant sağlasam nolcak, sağlamasam nolcak yaw :Pp)
Ama yakışıklı diil lan, harbi diil... Bu bildiğin bizim ilk okuldaki sünepe Hüseyin... Ötesine geçemez yani :Pp
Pi den keman dersleri alıyorum hemen... :Pp
Adam ortadoğu ve balkanlardaki tüm 16-25 yaş arası bağğyanlara hitap etti lan! E tabi doğal, o yaşlar böyle tiplere ilk okuldan göz aşinalığı ile bakıyolar... Böyle bi sıcak, böyle bi içten gözüküyo göze tabii :Pp


Bende hep ayşecik tarzı kızları yakın bulurum kendime mesela, oda sadece göz aşinalığııı! Bakın şimdi şu resme, herkes karşısında yirmi yıldır tanıdığı, kanka gibi gördüğü birine bakıyo gibi hissetmiyomu? Hissediyo...
Aman diyim... Aldanmayın :Pp

27 Mayıs 2009 Çarşamba

Sorumlu Akraba...

Kuzenimin evleneceğini, az önce mail kutuma düşen e-posta sonucunda öğrenmiş bulunuyorum...
Sorumluluk sahibi akraba modelini, bana bakarak inceleyebilirsiniz...
-yaklaş yavrucum, çekinme...
-tabii tabii dokusunu incelemek için dokunabilirsiniz...
-mıncıklamak yok ama!
-şş oraya dokunmak yok, incelemeyide tadında bırakın ama!
-evet o kısmı da "sorumluluk sahibi akrabanın" kaslı kolları hıhı...
-evet burun yapısı genelde böyle olmuyor ama, bunu baz alıp başkalarında hezeyana uğramayın, aman diyim...
O postanın içeriği de, haber vermek, "lan bak biz evleniyoruz, haberin olsun kuzi" filan gibi bana özel değil, bildiğin düğün davetiyesini tarattırıp, tüm listesine yollamış utanmaz arlanmaz sıkılmaz kuzen insanı... Yok hayır, ben aramam sormam, bir araya geldiğimizde çok deli eğlensekte... E ama insan böyle durumlarda arar, dimi yavrucum? Dimi güzelim, dimi bitanem? Şimdi altınmı bekliyosun benden, şimdi takı mı bekliyosun... Sen iki kontürden kaçın, arayıp haber vermek yerine 70 kişilik listedeki herhangi biri muamalesi yap (-evet bidost muamale zoruna mı gittiiiii?! :Pp Sana özel kefalizm ata sporunu icra edebileceğin bi lokma da bırakmıyor değilim. -ahh düşünceli yanım... kıyamam... :D) sonrada takı bekle, teşrif bekle, şereflendirmemi bekle...
Yok abicim ya, kırılmadım tabii... Ama bu da ayıp abi, düğün davetiyesi dediğin şey, kırkbeş dakika ötende oturan kuzenine mail yoluyla ulaştırılır mı ya?! En azından kargoya ver, en azından karşı ödemeli de olsa kargo yap bee! Valla kınıyorum böyle kuzeni... Kendisi hemcinsim değil, bu yüzden bu kadar düşüncesiz zaten...
Erkek adam olsa gelir, elini öper akrabasının, iznini ister, adayı tanıştırır, fikir alışverişi yapar... Ne len bu! Sanki taşınıyo...
Şimdi ben gidip nası "yüksek yüksek tepelere"yi söliym kınasında allansen!? (yok be müdür kınaya gidermiyim hiç, peeh) yada benim tanıdıklarım, benim sayemde o düğüne gidecek olanlar?! Böyle bi kuzen olacağına, en yüksek tepeye gelin olarak verilebilir... Hiçte gocunmam, aşrı aşrı tepelerdeki evlerin inşaatına da, bizzat yardımcı olurum...
Sorumluluk sahibi akraba modelini kuzenimde de inceleyebilirdiniz ama, ben daha sorumlu oluyorum bu durumda... Sorumlu hissedip, yazı bile yazıyorum, o derece...

en çirkin soru

"Aşkom biz ne zaman evlencez?"

budur...

Şimdi, herkes bilir; bir erkeğin evlenmesi için ya çocukluğundan beri böyle bir fikirle yoğrulmuş olması gerekir ya da sarhoştur hatırlamıyordur...

Tamam bi' de körkütük aşık olmalı tamam...

Ama ne olursa olsun soru çirkin, şimdi birincisi; bir erkek eğer evlenmek isterse zaten sorar karşı tarafın anlamasına fırsat vermeden...

İkincisi; evlilik öyle tivideki gibi hoppadanak olan bir olay değil ki! Bunun ev eşyası var yatak odası takımı var şusu var busu var cartı var curtu da var varoğlusu var! Sormana ne gerek var!

Şimdi biraz sert kaçacak ama, soran kızlar kendini mi pazarlıyor ne? Sadece evlenene kadar mı sürecek aşkları ne!

Bana öyle geliyor arkadaş...

Velhasıl; sormayın da sordurtmayın da...

Sevmiyoruz ülen!


not: soruyu daha da çirkinleştiren oradaki aşkomdur. Adam gibi aşkım diyin canımızı yiyin argadaş...

26 Mayıs 2009 Salı

Tivi ve Erkeklerin Durumu...

Bir çok tivi kanalında, din kültürü ve ahlak bilgisi ve ilahiyat derslerinin ders notları döşenmiş, “gerçekten kesit”, “üçyüzbinyediyüzseksenbeşinci his” “bilmem kaçıncı boyut” “sırların kapısının anahtarı” gibi abidik gubidik programlar var bilindiği üzre…
Giriş ve gelişme kısmı, normal şartlarda yaşanır. Sonuca gelindiğinde de “vay anasını!” efekti vermemizin gerektiği, garipliklerle dolu bi kapanış olur ve “iyiler mutlaka kazanır” etiketi altındadır bu. Kötünün burnu sürter, kötü ölür, kötünün foyası meydana çıkar… İyiyse aklanır, iyi huylarından dolayı ödüllendirilir, iyi hislerine sığınmışlığın getirisi olarak kazançlı çıkar…
Bir de dizilerimiz... Vazgeçemediklerimiz... Diziler daha geniş bir yelpazede yer buluyor doğal olarak... "Çiftlikte aşk", "evde aşk", "iş yerinde aşk", fantazi deniyelim (aynı senaryoları farklı yüzlerle çekmekten sıkılmış yönetmenin dizisi) "sokakta aşk", "en ön sıradakiler", "ana caddeler", "bakalım yaprak dökülecek mi?", "aslında romantik, ama yalancı da" "turtalar vadisi" "koldan bacağa", "memnun-ül aşk" filan, böyle garip garip dizilerimiz mevcut televizyonlarımızda...
Yapmayın bunu abicim artık... Önceden ne güzel yerli yabancı filmlere yer verirdiniz... Yada dizileriniz inanılmaz kaliteli olurdu... Yapmayın birader! Televizyonu karıştırıyorum... Kablo tivi var hali hazırda. Hem şu bilgisayarın başından da birazcık kalkayım diyorum, tiviye bakmak bahanesiyle... Böyle kuzu kuzu, birşey üretme derdim olmasın belli bi süre diyorum, kendimi faydalı hissetmek istemiyorum moduna geçmek istiyorum, kısa bi süreliğine de olsa... Yok abicim... Körelmek istiyorsan, tivi izleyeceksin...
Neyşınıl ceografik, tienti, entivi, diskaveri çenıl, cnbce, sienentürk ve bir kaçta yabancı kanal harici, hiç albenisi olan yayınlar yok tivide... E yukarda saydığım kanallarda, kendilerini tekrar ediyorlar sürekli... Sürekli amerikan çupırdır, haberdir, mit bastırstır, borsa parametreleridir, yüksek binaların yapım aşamasıdır, kültür-sanattır, yabancı dizidir (ki zaten, aram yok pek diziyle), uzay bilimidir, doğal yaşamla savaştır izlenmiyor ki!
Mesela bu akşam, hangi kanal olduğunu hatırlayamıyorum, bir ingiliz kanalında "en zayıf halka" programının, orjinal sürümünü izledim... Acayip keyifliydi... Sunucu hanımefendi de aşırı feminist, yuvarlak çerçeve bi gözlük, kısacık sarı bi saçla, mükemmel bir görsellik sunuyordu izleyicilerine... Birde kelimeleri telaffuzu, nefesini kullanma şekli filan, çok hoşuma gitti. Yarışmanın konseptinde, "kodummu oturturum, ümüğünü sıkarım" formatında bir tavır takınması gerektiğinden dolayı, ortaya fazlasıyla sempatizan bi karakter çıkarmışlar... Duyduğum hayranlık üzerine, yarışmayı sonuna kadar izledim... İşte tivi kültürüm, içerik sıkıntısı nedeniyle böyle kıstaslarla belirleniyor benim...
Tivi sekiz ve kanal birde, akşam kuşağında genelde yabancı film oluyor mesela... Ama onlar da, amerikanın tutunamayanları oluyor, çok nadir, mükemmel filmleri veriyorlar da, denk geldiğinde günü kurtarmışlık hissi uyanıyor bünyede...
Al sana kadınların şekillendirdiği bir çarpık düzen daha... Hep sizin takip edip yücelttiğiniz dandik yapımlar yüzünden, bize izleyecek birşey yok şu kutuda!

vermek veya vermemek

Ne kadar fesat insanlarsınız, başlık otobüsleri kapsıyor!

Evet, soru şu; otobüste yer veremeyenlerden misiniz? Veya metrobüste veya bilmemnerde...

Kendi adıma söyleyeyim, çok abes bir durum olmadıkça vermiyorum... Koltuk namustur arkadaş...

Ciddi manada ele almak gerekirse; belediye otobüslerinde ben de bir öğrenci olarak hemen hemen aynı parayı veriyorum başkası da... E o zaman basan değil Hasan alır kuralı işlemeli toplu taşıtlarda, madem eşitiz, koltuk kapma yarışını kazanana nedir bu toplumsal dışlama? Misal Avcılar'dan Mecidiyeköy'e gideceğim, bilen bilir 45 dakikalık yol. Avcılar ilk durak. Ben ilk durakta binmişim kırkbeş dakika keriz miyim ayakta gideyim? E amcam da beş dakika uzaktaki ikinci duraktan biniyor ben niye yer vereyim?

Ha ama kucağında bebesiyle gelen bir hatuna da yüz çevirmem, versin bebesini ben tutarım...
Gençler ve kendini genç hissedenler!

Erkek bloglarınında sadece bayanları konuştuğumuzun farkında mısınız?

E ne olacak biz erkeklerin hali? Bakın ligin son haftası geldi çattı, kıran kırana mücadele var. Öte yandan 2010 model araçlar sokakları şenlendirmeye başlarken benzin fiyatları el yakıyor. Yahu ne bileyim, konu mu yok? Hani kendi bloglarınıza yazdığınız o eğlenceli, o gülümseten yazılar? Onları da görelim artık buralarda...

Unutmayın. Pipisi olan tüm insanlar -doğuştan olmak kaydıyla-, burada yazabiliyor. Yazmak istiyorum deyin yeter.

Güneşli günlerde görüşmek üzere :)

eski sevgili

Yandaki anketi görünce aklıma geldi; eski sevgiliden dost olur mu? Yani sonuçta bi' geçmiş var, bi' suya düşen gelecek planları var, var oğlu var. Hepsine birden sünger çekilip de "vay kanka" ayağı olur mu?

Olmalı mı?

Bir de şu var, ne zaman eski sevgili dense aklıma gelir, bir tek ben miyim bilmiyorum ama ben yakınımdaki insanların eski sevgililerini yasak bölge olarak görüyorum. Yani, hoşlanacağım varsa bile hoşlanmıyorum. Tabii bu sadece sevgili babında yoksa yer içer gezerim acımam o ayrı.

Ve biri benim eski sevgililerimden birinden hoşlanırsa da açıkcası benim için bir looser oluyor... Aman ne büyük kayıp değil mi...

kadın üstündür

Şimdi böyle deyince herkes bir ooo çekecek tabi, erkek bloglarında kadın üstündür dendi lan diye yanındakini dürtecek; önce bi' sakin olun.

Kadın üstündür... Neden?

Çenesiyle bir erkeği hiç gocunmadan öldürebilir mesela...

Bir erkek aynı anda en fazla üç bilemedin dört kızla ilgilenebilirken bir kadın dünyanın hepsiyle ilgilenir, gene de kimsenin ruhu duymaz, elinde oynatır milleti...

Alışveriş gibi bir olayı tapınma şöleni haline getirmede de kadın üstündür. "Ayyy indirim varmışşşşşşşşşşşş" diye birbirinin suratına suratına bağıran kadınları gördükçe, aman diyorum, ben almiim...

Kadın kuruntu yapmada, kıskanmada, komplo teorisi üretmede feci halde üstündür. Bir erkek buluşmaya beş dakika geç gelsin, hemen aklından kurmaya başlar kadın; "eski sevgilisiyle mi", "nerede", "beni aldatıyor kesin" vs vs. Ayrıca sebep yokken akıllarında kurdukları psikopat hikayeler sebebiyle ilişkileri yokuşa süren de çoğu zaman kadınlardır.

Yani demem o ki, iyi ki erkeğim, iyi ki böyle "üstünlük"(!)lerim yok...

görkemli bir selam

Yok öyle bi' şey, hayatta asla görkemli selamların adamı olamadım. Ya girdiğim bir ortamda beş saat bekledim beni biri fark etsin böyle bi' hal hatır sorulsun diye, veya çıkarttım yanımdaki cep telefonumu sanki çok meşgul bir adammışım gibi kurcaladım öyle...

Tam yeri tam zamanı etiketiyle şunu da belirteyim; kalabalık bir ortamda cep telefonuyla bir kenarda sessizce uğraşan adam/kadın; muhtemelen birisi "vayy çok meşgulsün hayırdır?" tarzı çıkış yapsın diye sanki mesajlaşıyormuş gibi uğraşırken bir yandan da telefonun ışığı sönmesin diye "no" tuşuna basmaktadır... O yüzden dikkat edin, telefonların çoğu zaman ilk aşınan tuşları "no" tuşlarıdır...

Ama şunu düşünüyorum ki, erkek bloglarıysa madem, şöyle içten bir selam mı versem yoksa sessiz bir kenara mı geçsem fark edilmeyi beklesem?

Neyse, uzun lafın kısası ben de buradayım ey ahali... Uzun yazılar yazmayı da pek severim ama! bilmiyorum hiç tanımadığınız bir insanın kırk satırlık zırvalamasına nasıl katlanacaksınız...

Son olarak ilk defa burada kullandığım brokoli'nin kaynağını da belirteyim de içimde ukde kalmasın: Şafak Sezer'in vodafon reklamındaki diyaloğundan esinlenerek(ne esinlenmesi direk apartarak) kullanacağım, ama işin kişisel boyutuna gelecek olursak; toplumsal bir yara olan brokoli nefretini daha da artırmaya çalışacağım. Yok yok, ben cici biriyim niye nefret edesiniz ki benden?

25 Mayıs 2009 Pazartesi

Kızı götürmek

Kızı mı maça götürmek?
Yoksa,
Kızı mı maçta götürmek?

-Ah aşkım bu kaçarmı (sarıl)
- Ah aşkım goll (kucakla)
- Ah aşkım şampiyonuz (öp)

Bu ne lan.. Gidin locada izleyin o zaman..
Olanı var olmayanı var..

23 Mayıs 2009 Cumartesi

can nerde?

2 günden beri buraya yazmıyorum.. Kimse merak etmemiş de olabilir can nerede diye?
Ama ben yinede söyleyim.. belki merak eden vardır..
İz üstündeyim..
İz..

-Ne izi?
Erkek blogları yazarıyız.. Borumu..
-Evet..
Hö?

Lan bizi neden takmıyonuz.. Benle neden böyle muhabbete giriyonuz? Neden rencide ediyonuz? Neden ulan..!

Uzmanlık Alanlarımız

Her şartta, en ufak bir sorun yaşamadan kavanoz kapağı açabilmek.
Rahatça perde takabilmek.
Ofsaytın ne olduğunu ilk dinleyişye kavrayabilmek.
Spor, atletizm vb. konularda doğuştan yetenek sahibi olmak.
İş matematiğe ya da sayısal verilerle çalışmaya geldiğinde çoğunlukla sıkıntı çekmemek.
Araba kullanmayı çok kısa zamanda öğrenip ustalaşmak...

En çok bilinen, ilk akla gelenler bunlar...
Bakalım sizler ne bulacaksınız :)

Not: "Kavanoz kapağı açmakla övünülür mü?" diyen bayan arkadaşlar bunu bir de o kapağı açamadıklarında düşünsünler :)

22 Mayıs 2009 Cuma

Doğuştan Kadersiziz...

Bir çok yeti dağıtılırken kaypaklıktan kaçınılmamış ve erkekler hep yarım yamalak inşaa edilmiştir... Bildiğin malzemeden çalınmış, biz erkekler üzerinde çalışılırken...
Bir kere fiziki olarak erkek, kesinlikle dezavantajlar ülkesidir... Müstehçen işler yaparken bile, ağzına sıçılır bildiğin...
Eğer partnerinle ilk seferinse, odaklanmamak gibi bişeye yer yoktur, çünkü senin tutarsızlıkla ödüllendirilmiş bi yanın vardır. Kafasına göre takılır, hayat umrunda değildir, senin yapmaya çalıştığın işe saygı göstermeme gibi bi lüksü vardır, saygısızdır hem...
Kadın denen mucizevi yaratık öyle değildir ama. Odaklanma gibi bi arayış içerisinde değildir, müstehçen işin orta yerinde kitap okuyabilir, boş zamanlarında yaptığı hobilerin alayını aynı anda yapabilir, örgü örebilir, yarın ne giyeceğini düşünebilir, saçını nasıl kestireceğini hayal ederken, yeni saç modeline uygun bi makyaj taslağı çıkarabilir. Onun hiç derdi tasası yoktur aslında...
"Bu gece olmaz rıfat, başım ağrıyor" yalanı, aslında erkekleri kurtarır. Ki erkekler de, (yarım olmamıza veriyorum bunu) bu durumdan rahatsız olur... Hadi lan ordan! Kadın düşünceli, kadın, aslında senin bugün yorgun olduğun için, düşük performans sergileyip psikolojinin bozulmasından korkuyor... Kıymetini bilsene... Sonra bunun üzerine tartışmalar yaşanır birde, çok ayıplarım, kınama getiririm...
Bence bu "başım ağrıyor" olayını, ilk erkekler kullanmaya başladı, sonrasında kadınlar, bu güzelim bahaneyi sahiplenip, "ipler benim elimde nabeeer!" naniğini yapıştırmak için, harekete geçtiler ve başardılarda...
Sonra erkeklerin vücudunda, bakıldığında "ouuuuwwww!" hayranlık efektini uyandırabilecek bir tek nokta var (o da bütünüyle bakıldığında.. Ayrı ayrı ele alındığında, komik olur be!). Kadınlar öyle mi abi? Sorarım sana öyle mi? Topukları bile rant sağlamaya yeterli bence, böylesi güzel, böylesi çekici yaratılmışlardır...
Bizde üretim hatalarıyla doluyken, onlarla boy ölçüşmek durumuyla başa çıkmaya çabalar dururuz...
E sonra bilim adamlarının da içinde bulunduğu, kadınlara hizmet eden kozmetik diye bir düzen var. Erkeklerin en büyük kozmetik kozu nedir abicim, yüzdeki yanmayı azaltmak için traş losyonu... (deo, parfüm filan zaten fix) Kadınlarda öyle mi bu? Sayayım mı şimdi burda, gerek varmı yani yazının uzunluğuna tecavüz etmeye?
Tekstiliydi, ayakkabısıydı, hediyelik eşyasıydı, böyle sektörlerin de, bu dengedeki dengesizliğin mimarlarından bir kaçı olduğunu da söylemeden edemeyeceğim...
Bi erkeğe hediye alıcaksın mesela, nedir abi. Saat al, tişört al, bedenini bilicek kadar yakınsan, güzel bi pantolon al, parfüm al, ohh, erkek tav bildiğin... Erkek; herşeyden önce karşı taraftan hediye alma sanatından uzak bi şekilde yaşar ve yaşamını sonlandırır müdür. Birileri ona durduk yere hediye almaz. Hediye alınsa da, şaşırmaz ki... Bi paket gelir süslü janjan kaplı, kare ebatlarındadır, açarsın, hoop, içinden bi tişört çıkar. Mutlu olursun... Ufak bi kutu gelir, o da kare boyutlardadır, saatin modelini beğenmeyi umarak açarsın ki, o kutudan saatten başka birşeylerin çıkma ihtimali yoktur...
Ben iyi hatırlıyorum, on yedime girdiğimde, üç farklı kişiden kol saati gelmişti hediye olarak... O da barışmak isteyen ve hemcinslerinden bi adım önde olmak için yanıp tutuşan eski kız arkadaşlarımdı... Üçünü de birer hafta aralıklarla takıp, geri yollamıştım kendilerine... (saatleri kullandım sadece.. :D)
Bayanlara hediye almak bu kadar basit değil! Gerçekten, herşeyden önce, tatminkarlıklarını sağlayabilmeyi becerebilmek, büyük iş vesselam... Çünkü onlar, donanım bazında erkeklerden bi aşama üstün! Ne alırsan al, hep daha iyileri mevcut... Pırlanta madeni al, işlenmemiş lan bunlar diyip kafana atar tüm pırlantaları... Kadınlar böyle abi...
Dahasıda var, dahasıda var ama, şimdi değil ;)
İşte öyle sevgili blog... Neler çekiyoruz, bi bilsen... Nelerle yaşıyoruz... Ahh ah...

21 Mayıs 2009 Perşembe

Erkek Piskolojisi Episode 1

İlk yazım olucağından kimseyi okutturmakla yormiyacam diğer episode'larda daha kapsamlı anlatımlar sergilemeyi düşünüyorum ama şimdilik ben daha iyisini yazana kadar en iyisi bu.

Yolda görülen güzel bir kız ve sonrasında yaşanan klasik açılma diyalogları

A:Kıza bak tam benlik
B:Eee git açıl
A:Ne diyecem
B:Senaryo yazma burda git yanına selam ver gerisi gelir.

Genelde yanında konuştuğun hem cinsininde aklında hiçbirşey yoktur. Ama hep bilmiş ayağına yatıp sana cesaret ve gaz veremeye çalışır.

A:Denesem mi???
B:Dene lan! tabi ölümlü dünya, hem koskoca İstanbul bir daha kaç kere yüzünü görücek.

Şeklinde süper gazlar verilir. Ama çocuk yine açılamazsa durum arkadaşının yürü git bir kıza açılamıyorsun delikanlı gibi tripleriyle geçer. Bunun üzerine dayanamayan çocuğun mazereti hazırdır.

B:Bir kızla konuşamıyorsun yürü git bir daha şu güzel bu güzel deme bana
A:Tek olsa konuşurdum, ciddi bak, valla lan, yeminle bak şurdan iki adım atmak nasip olmasın.

Bunun ardından moral çöküşüne geçen, teklifte zorlanan kişi ve onun durumunun farkına varan arkadaşı bu sefer destek çıkar ama bu hem züürt tesellisidir hemde yeni bir gaz taktiğidir.

B:Boşver lan! kızmı yok koskoca İstanbulda sana
A:Dimi lan! Boşver zaten bekarlık sultanlık be abi
B:Tabi ya bulup ne yapcan iki gün takılacan dır dır başının etini yiyecek, kapris yapıcak vs.

Yolda dolaşmak üzere çıkıpta güzel bir kız görüldükten sonra yaşanan erkek diyolagaları genelde bu ve benzer şekillerde geçiyor, itirazı olan???

20 Mayıs 2009 Çarşamba

Bu gece o gece...

Arkadaşlar;

Önemli bir duyuru yapıyorum, ona göre.

Bildiğiniz gibi -bilmiyorsanız da cümle sonunda öğrenmiş olacaksınız-, bugün İstanbul Kadıköy'de UEFA Kupası finali oynanıyor, Almanların Werder Bremen'i ile, Ukraynalıların Shakhtar Donetsk takımları arasında. Biliyorsunuz ki her iki ülkenin de bayanları -özellikle Ukrayna'nın- farklı özellikleriyle öne çıkar, biz Türk erkekleri tarafından hep sevgi ve aşkla hatırlanırlar.

İmkanı olanlar saat 12 gibi Kadıköy'de olsun. Yenilen tarafı teselli eder, kazananlarla beraber kutlama yaparsınız. Tabii bayan misafirler için geçerli bu. Gidip elin adamlarına sarılmayın...

Benim için de eğlenin diyorum, o kadar.

Nihayetinde ben sadece yolu gösteririm, gerisi size kalmış...

Helal süt emmiş-miş..

Hergünki gibi bugünde kız arayan kankam msnde kafamı şişirdi..
Bana; ''helal süt emmiş hanım hanımcık kız'' bul diye..
Google'ye sordum 199 sonuç çıktı..
Durum vahim..
Görsellerde tarattım 67 sonuç.. Kedi, köpek,pınar kemik ve Gsli ayhanın ailesinden başka birşey çıkmadı.. :D Ciddi ya.. Laf atmıyorum.. N'bilim yazma gereği hissettim..:)

Karşı cinsten kanka olur mu?

Soru açık ve net. Anket hemen sağ tarafta. Oyları oraya, fikirleri bu yazının yorumlarına alalım. Bakalım ahali ne düşünüyor?

Bilinmeyenleriyle "Biz"

Ne büyük kelimeymiş şu cinsiyet ayrımı... Herkesler de ne kadar hassasmış bu konuda...
Farklı bişeyler yapmak istedik eğlencelik, tadından yenmeyen böyle... Nedir yani kollektif bi yaklaşıma bu kadar kötümser baktıran size? Anlatın, bizde size o gözle bakalım hatun kişiler, kötü gözle yani...
Şimdi şöyle ki;
Rectoa; tanımayanınız yoktur. Bu adamda karşı cinse küsücek göz varmı allansen? Aklın alıyomu senin? Daş gibi delikanlı, karizması, kültürü yerinde, oturmasını kalkmasını bilir, gündemi harfiyen takip eder, kelimelerini iyi kullanır herşeyden önce, böyle bi adam, feminizmin erkek versiyonunu arayacak kadar, boş mu gözüküyor oradan, monitörün ardından bakınca... Lcd monitör edinin, lütfen yaw!
Pi; hacı, ben bu adamı canımın sıkkın olduğu dönemlerimde tanıdım, geldi bloguma, bir yorum bıraktı, teşvik primi gibiydi, günüm güzel geçti adamın yazdıklarını okuduktan sonra! Sonra blogunu karıştırdım, adamın işi gücü yerinde, her türlü bohem bilgisi mevcut, ne sorarsan sor, (sekiz basamak ve üzeri çarpma işlemleri hariç :P) anında yanıtlar sana, adam bu kadar kültürlü, bu kadar bilgi sahibi.. Bunun yanında hayatı ciddiye alıyor, dolu dolu yaşıyor... Filmini izliyor, en kaliteli müzikleri dinliyor, puCCanın tabiriyle, "fransızların taşşaklarıyla dövdüğü şaraplardan" içiyor lan adam bildiğin... Böyle bi bünyeyi bedenle buluşturduktan sonra, karşı cinsle ödüllendirmezsin de, naparsın allansen... Gay olurum dersen, o da tercih meselesi tabii, o değil ama! Kadınlara küsmez, kadınları küstürmez, adam bildiğin burcuva beyfendisi nan!
Can; abi, bu adam kötü bi başlangıç yapmış olabilir, ama git, oku kişisel blogunu, adam geyik yapa yapa, geyik neslinin tehlikeye girmesine yol açmıştır, geyik yasağı getirilmiştir onun yüzünden. Herşeyden önce; adam yönetmenlik dalında çarpışıyor hayatla, adam, sanatın içinde, sanat, O'nun içinde (eheheh), sanatın olmazsa olmazı kadınları, hayatından çıkarırsa, ne anlamı kalır allansen sanatla uğraşmasının... Sanat için soyunur, sanat için ukraynalı hatunlarla kadıköyde vakit geçirir, sanat için çıplak kaldığı süreyi uzatır, üç bira içtikten sonra, sanat için çişiyle izbe dükkan duvarlarına mona lizanın emitasyonunu çizer, altına imzasını atar, sanat için soyunduğu süreyi, karşılık bulduğu sürece uzatır... Adam bu kadar kültürlü, hayatla iç içe, hayat O'nun içinde (hehehe x 2), e böyle olunca, erkek hayatının olmazsa olmazı, kadınlara cephe alabilirmi bu adam, hemde bu kadar çıplak kaldıktan sonra... Zatürre mi olsun gözünü seviym, bırak abi ya! En fazla sever, sayar ve çıplak kalır! Adam sanatçı herşeyden önce, sanatçıya saygı!
Ben; Serzeniş Meraklısı... Anlatmama gerek varmı ki... Ben aşk olmadan, nefes alıp verdiğim her günün üzerine bi çizik atıyorum takvimlerde, yaşanmamış sayıyorum... Beni de başkası, başka bi postta anlatsın yahu! Kendimi anlatırkene, garip duygular içerisine girdim şincik... :Pp
Böyle bi kadro, kadınlara karşı cephe almaz, güler, eğlenir, eğlenirken, eğlendirir (şaklaban nan bildiğin!) diil tabi diil, içses, kes len! Olacak o kadarın vtr lerinde, "acıcık ucundan değdiriyoruz lan, köklemek gibi bi gayemiz yok" gibi bi kısım vardı, aha, o bizim sloganımız :Pp
Sizler de; yani bayanlar, yaşam öz sularımız, gelin ve ti ye alın bizi, Pi ye de alabilirsiniz, ya da Pi yi de alabilirsiniz, tercih meselesi tabii... :))
Hem eğlenelim, hemde erkeklerin bilinmeyenlerini, hassas noktalarını öğretelim size... Siz de, sevgilisiz, kankisiz kalmayın... Erkeğinizi, elinizde tutmanız için klavuzluk yapalım, eğlenirken, öğrenin yahu!

Durum değerlendirmesi

Dır dır dır dır...
Dün evlenmeden evliliği tattım.. Tabi evlilikteki muhteşem ilk geceyi değilde sonrasında ki gereksiz yaşantıyı..
Ülkemizde erkeklerin neden kadınlardan daha az yaşadığınıda yaşayarak anladım.. Çok şükür geceyi atlattık..


İlk yazıma yorum yapan ''rectoa'' bu yazı hakkında oturan bogamızın bır acıklama yapacagını söylemişti.. Bende serzeniş meraklısı'nı bekler oldum..
Sabahın erken saatlerinde, bir çoğunuzun kıçında pireler gezerken.. Toplantı yaptık.. Bir durum değerlendirmesi..
İstediğiniz oldu reis beni fırçaladı kızlar.. Dedi sen kimsin ne yazıyorsun akıllı ol.. Haddini bil.. Kulağımı çekti.. Masaya yumruğunu vurdu.. Sesini yükseltti.. Yok yok.. İstediginiz olmadı.. Kızmadı.. Aksine.. Aynen devam Can.. Yanlış anlamazsan arkandayım, sert ol, dik dur..
Da demedi..

Bol makara yapıp, yüzümüzden gülücük, yazımızdan sırıtan kafa ifadesi eksik olmayan kısa ama etkili, 20 cm görünümlü aslen 15 cmlik bir konuşma oldu.. Toplantımız başkanın boğaza nazır dairesinde, moldovyalı hizmetçileri ile hazırlanmış kahvaltısına gitmesi ile son buldu..

N'yse, pucca, birdost ve diğerleri benimle polemiğe girmeyin.. Çok tepki alan ilk yazımdan sonra büyük bir kitle oluştu yanımda.. Biline.. Yazım üzerine forumlarda tartışmalar, Facebookda hayran sayfaları açıldı..
Ayaklar ayaklandı.. Bende çıktım masanın üstüne, alkış alan, uğrunda can veririm sloganları atılan konuşmamı yaptım;

Irkdaşlarım.. Az zamanda çok tepki aldık.. Yavaş yavaş büyüyoruz.. İstediğimiz kitleye ulaşınca dayanışamızı göstermek amacıyla 81 vilayette geceler düzenlemeliyiz.. Örgütlenmeliyiz.. Yetmicek vakıf açıp milleti bedava milli etmeliyiz.. Issız erkeklerimizi tedavi ettirmeliyiz.. Bu blogda her hafta bir erkek blogu tanıtmalıyız..Kocaman bir kural sekmeleri açalım.. Heddefimiz en çok takip edilen kadın blogunun 2 katı izleyiciye ulaşmak olsun.. Büyük düşünelim.. Onlar yüzlere, yüzler binlere, binler milyonlara.. Her erkeğe iş, aş(haydar baş), Moldovyalı veya Ukraynalı.. Doritos getire biliyorsa bizde getirebiliriz Limayı azmedelim..
Dostlarım.. ırk-ı mühimler;

Buuuu tepkilerrr biziiimmm dahada büyümemizzdeeeee köstek değil destek olmuşturrrrrrrr..
Tepkilerrrrrrrr biziiii küçültmez aslınaaaa onlardan beslenirizzzzzzzzzzz
Yılmayalım.. Brezilya'ya karnavala gidelim.. ordan Japonya'ya geçip geyşa bulalım.. Lale devri yaşatalım her erkeğe..

Bu konuşmam sırasında meydanları dolduranlara , yanımda olan mert'e, maılıme tebrık mesajları atan perşembe ve cuma namazından önce çalışmayan tüm erkeklere teşekkürler..

Bu ulvi görevde, dikenli yolda, haklı mücadelemizde Allah yar ve yardımcımız olsun..

Dünki yazıma fitil olanlar.. Olun olun.. Bugün Kadiköydeyim.. Ukraynalılar geliyor.. Ben onlarla eylenirken siz fitil olun bol bol yorum yazın.. Korkunun ecele faydası yok.. Nihahaha... Buda hayatı gerçekleri işte.. Sen dün öyle bi yazı yaz bugün çık dışarı kız ayarlamaya çalış.. haha..

(son paragrafta nihaha, haha gibi yazıyı yazarken defalarca cıkardıgım seslerı yazdım.. yok yok kime diyorum ki ben.. kudurun.. gerçi bu yazıda kudurulacak ne bulacaksanız)

Kadınlar ne ister?

"Ben de bişey sandıydım. Meğerse gençler toplanmış kadın blogculara laf atıyor. Balonlarına iğneyi sokunca da fısssss diye havaları kaçıyor, geri adım atıyorlar. Bu muydu yani olayınız? Biz de farklı bir şey sanmıştık."

Sayısız kişiden yukarıdaki paragrafta anlatılana benzer yorumlar geliyor.

Ne yapalım kızlar? Artistik patinaj şampiyonası mı düzenleyelim blogda? Kim en uzağa işiyor, kimin çişi adını yazmaya yetiyor yarışması mı yapalım? Online sucuklu yumurta mı satalım? Ne bileyim, ağaca mı çıkalım yani? Yazıyoruz işte, sağa sola sataşıyoruz hafiften, bakın Godsyndrome ile blogları tanıtmaya başladık, zaten henüz kendimiz tanıtım aşamasındayız. Henüz Mars'a gitmeye hazır değiliz ki gidip orada erkek blogcular kolonisi kuralım. Azıcık sabır... Hepsini yapacağız merak etmeyin, küçük dilinizi yutacağınız zamanlar da olacak. Ama öyle hemen olmaz bu işler. Biz emin adımlarla ilerliyoruz. Güvercin adımlarla. Hoplayıp zıplamıyoruz, haytalık yapmıyoruz.

Bakın baştan söylüyorum, sabırsız olduğunuzda hiç çekici değilsiniz. Ayrıca lütfen bizim blogumuzda yorum yazarken en seksi elbisenizi giyin. "Erkek blogudur, neme lazım" diye ev halinde bile türbanını takmadan ziyaret etmeyenler varmış diye duyumlar alıyorum, kızıyorum çok. Kadınsı olun biraz, erkeksi takılmayın burada, zaten yeterince erkek var. Bir de siz erkek kesilmeyin. Olmuyor, yakışmıyor.

Hanım hanımcık olun yahu, aaaa. Olmaz ki böyle canım. Ne istiyorsunuz azizim?

19 Mayıs 2009 Salı

Hoşbulalım bari!

İlk yazımı yazdım ya bugün, insan bi tebrik eder, hayırlı olsun der, artık sende düşmansın der.. Ama nerde.. Hemen topa tutulmuşuz.. Yokluğumda.. Pi arkadaşımda olmasa Darağacına götüreceksiniz.. Ayıp.. Centinmen kadın ırkına yaşıktıramadım vallahi..

O değilde ayıptan daha da kötü birşey var ortada..
Şimdi biz sizin postlarınızı gülerek okur, önemli olan makara koy dötüne derken..
Siz hayatınızda hiç olmadığınız kadar ciddi okur, o ciddilikte yorum yapar oldunuz.. Bu durum bizlerin sürekli bantı geri sarmamıza neden olmakta.. '' aman efendim biz makara yapıyoruz'', '' aman efendim yanlış anlamayınız'' gibi cümleler kurup haklıyken haksızmışız konumuna geçip ''ko dötüne ölümlü dünya, reelde alttan alıyoruz sanalda da alalım ezilelim bari'' diye düşünüyoruz..

Bu ezikliği bize yaşatan, sürekli acaba duygusu ile post yazmaya çalışan- savaşmaya çalışan bir grup olarak, ırk-ı mühim olarak haklı mücadelemiz sürecektir diyorum..

Bilmem ne kadar anlaşılamıyoruz.. Büyük takılayım..
BU BLOGDAKİ KİŞİLER GERÇEK, GERİ KALANLAR MAKARA ÜRÜNÜDÜR..

Şu yazıda bile bu dip notu koyma gereği hissettiysem, bizi bu duruma düşürenler utansın diyorum..

İnanılmaz Gerçekler!

Artık bunları içimde tutamayacağım sayın izleyiciler, anlatmam lazım...

Ben var ya... Dün gece uyuyamadım. Benim bloga 78 kişi girmiş topu topu. Oysa sıradan bir bayan blogunu ortalama 300 kişi takip ediyormuş. Bu gerçeği öğrendiğimde kalbim sıkıştı, diyaframım küçüldü, gözbebeklerim büyüdü ve burnum aktı. Ki bunlar benim farkettiklerim. Hani o an bir doktor olsa yanımda, şöyle bir muayene etse, kimbilir daha neleeeer neler bulurdu. Tam uyuyacaktım ki, böbreklerime doğru da bir sızı başladı ki sorma...

işte ben böyle şüpheler, korkular ve endişelerle yatıp kalkıyorum: Nasıl olur da erkek blogları, kadın blogları kadar ziyaret edilmez?

Allah sizi inandırsın, benzer problemler diğer erkek blogcularda da var. Bakınız Serzeniş Meraklısı iki hafta hastanede yattı. Rectoa'yı bir ateş basıyor, geçenlerde üst komşusu -hamile bir bayanmış, panik yapmış- itfaiye çağırmış "alt katta yangun var, yetişin" diye. Adamlar bir gelmiş ki Rectoa neredeyse buharlaşacak. Köpük sıkmışlar, sonra da buzdolabına koymuşlar, 6-8 saat sonra da üzerine hindistan cevizi serpiştirerek servis yapmışlar. Ancak kendine gelebilmiş.

Daha kimler kimler tanıyorum benzer sıkıntılar yaşayan. Mesela bir arkadaşta gaz yapıyor, diğer bir arkadaşımın, bir kadın blogundaki herhangi bir yazıya 5'i aşkın yorum yapılırsa tiki tutuyor - tiki tutuyor derken... yazıldığı anlamda... -, ayak baş parmağını ısırmadan duramıyor!

Hâttâ bakın... Bunu söylemeyecektim ama, aslında en bombası bu. Bir diğer arkadaş, tüm bu ziyaretçi sayısına dair endişeleri yüzünden akıl sır ermeyen bir derde düştü. Adamın göbeği Çukurova'ya döndü, günlük pamuk üretimi 5 kg'ye vardı! İki haftada, bir çuval dolusu pamuk birikti çocuğun evinde. Biz de o çuvalı yüklendik, götürdük mahallenin berberi Necmettin abi'ye verdik. Sakal traşında falan işini görüyor.

Velhasılkelam, acı ve dert içindeyiz biz. Çok sıkıntılıyız. Bak bugün 19 Mayıs, gençlik bayramı... Ama bayram gelmiş neyime? Derbeder olduk cümleten.

İşte bu gerçekleri açıklayıp içim döktükten sonra, iki dörtlükle yazımı sonlandırmak isterim:

Yazarken gülüyoruz, hiç mi hiç kasmıyoruz,
Derdimiz eğlenmektir, savaş bize göre değil.
Erkeğiz, blogcuyuz, çizgiden sapmıyoruz,
Geyiği çok severiz, dövüş bize göre değil.

Tutun kızlar tutun birleşsin eller,
Çalın sazlar çalın, kırılsın teller,
Dönün kızlar dönün, kıvrılsın beller,
Uzun siyah saçlar tel tel dökülsün...

N'dirki kadın blogları

Beni aralarına alanlara teşekkür ederek, ilk yazıma başlamak istiyorum..

500, 600, 700 belkide 1000 izleyicisi olan kadın blogları karşısında 50,100, 150 belkide 200 izleyicisi olan erkek blogları olarak dik duruşumuzun, ulvi ve kutsal mücadelemizin simgesidir Erkek blogları..
En kısa zamanda bu mücadelede bizlere destek olacak arkadaşlarımızıda tek çatı altında toplamayı amaçlayan bu blogda görmek istiyoruz..



500, 600, 700 belkide 1000 izleyicisi olan kadın blogları dedim yukarıda.. Bu doğru.. Onlarca takipcileri mevcut.. Kalemleri kuvvetli olmayan, yazı yazmayı beceremeyen, yazıları abazanlar tarafından (özellerini anlattıkları için) dikkat çeken bu bloglar tek gecelik ilişki, yaz aşkı gibidir..
Ötesi değildir..

Kendilerini gizleyen bu bloggerler bana +18 telefonlardaki kadınları hatırlatmakta hep.. Blogları, kullanıcı resimleri seksi ya kendileri.. Yaşadıklarını mı, yoksa yaşamak istediklerini mi yazıyorlar.. hep merak etmişimdir..

Erkeklerin aracı olmuş, aracı olduğu için bu kadar izleyiciye sahip olmuş (ha birde entel-dantel, nakış-dikiş blogları tarafından izlenen) bu bloglar gün geçtikçe büyümüş, büyüdükçe onları büyük yapanlara sırt çevirmişlerdir..
Tıpkı halktan gelip halka sırt çeviren liderler gibi.. Unutulmamalıdırki lideri lider yapan halk onu başaşşağı etmesinide iyi bilir..

Her fırsatta belittiğimiz gibi bizi bu mücadeleye iten, hiç hesapta yokken laf atıp bizleri kendilerine düşman belliyen bloglar; yeni bir mücadele doğuyor..

Amaç, Gaye, Hedef

Özellikle Siminya'nın bu blog hakkında yazdığı eğlenceli yazının yorumlarından ne kadar yanlış anlaşıldığımız ortaya çıktı.

Siminya olsun, Pucca olsun, bi dost olsun hepsi bizi anladı ve gayet güzel şakalaşıyorduk. Fakat o yazıya yapılan yorumları görünce bu blogun sebebini açık ve de seçik şekilde ifade etmeye karar verdim.

Bu blog fikri benim "erkek bloglarını bir araya toplasak iyi olurdu" dememle, pi ve serzeniş meraklısının da hevesiyle açıldı. Bu kadar basittir hikayesi yani. Amacımız da erkek bloglarını keşfetmek, hem bizim için hem diğer bloggerlar için (kadın-erkek farketmez) rehber niteliğinde bir blog hazırlamak. Arada erkek bloglarını tanıtmak, erkek blog sahiplerinin de katılımıyla hoş bir şeyler yapmak. Kadın bloggerlara savaş açmak düşüneceğimiz en son şey. Bu kadar kadınla savaşılır mı lan? Aklımızı o kadar kaybetmedik.

Ancak Siminya'nın yazısına yapılan yorumlarda ne okunmuyoruz diye "ağladığımız" kalmış, ne açıkça söylenmese de ezikliğimiz kalmış. Olayı ciddi ciddi bir baş kaldırış olarak düşünenler var.

Bu yanlış anlaşılmaları ve ön yargıları engellemek için bir yazı yazayım dedim.

Yoksa iyi çocuklarız biz.

Kolları Sıvadım Ben...

Selamlar...
Tema çalışmalarına başladım ben... Ana şablon olarak bunu düşünüyorum... Veya Blogger'in standart temalarından minimanın beyazının üç kollusu üzerinde çalışabilirim ki, bu daha yakışıklı bana göre. Bunun üzerinde header, kutucuk başlığı resmi v.s. çalışacağım... Ama şuan pc de fotoşaaaooğğğp denen mucizevi program yüklü değil, cihaz format yemiş...
Bu temada yukarıdaki bordo kısım tahminimce header konduğunda kaybolacaktır. öyle olduğunda, fontların renk ayarlarını kıpraştırarak, halledebiliriz son rötüşleri...
Header hakkında fikir beyanlarınızı da alabilirim...
Ben diyorum ki; türk sinemasının unutulmaz jönlerinden (tabiki nuri alço ve coşkundan bahsediyorum :Pp) oluşan, komplike bi header yapalım...
Veya; bilindik erkek olmazsa olmazları ve yazı tabanlı bi header yapalım, karman çorman böyle...
Fikir zikrederseniz, işim kolaylaşır...
Evet... Bekliyorum ben, bu arada programlarımı da yükleyeyim, çalışmaya hazır hale getireyim...
(siminyanın verdiği gazla, bi çok insan gelip gitmiş, hoş gelmiş, beş gitmiş alayı...)

18 Mayıs 2009 Pazartesi

Savaş Kızışıyor!!!

Siminya'nın klavyelerinden şiddet akan şu yazısında da görebileceğiniz üzre Erkek Blogları oluşumuna karşı saldırılar bütün şiddetiyle devam ediyor.

Serzeniş Meraklısı ve Pi arkadaşlarımın daha önce kadın bloggerlara savaş ilan eden ancak centilmenliği de elden bırakmayan yaklaşımları dalga konusu olmuş ve tarafımızın gururu incinmiştir. "Len ne kırılgan tazelermişsiniz" dediğinizi duyar gibiyiz. Demeyin rica edicem!

Bu blogun amacı erkek bloglarını bir çatı altında toplamak(mor çatı değil), birbirleriyle etkileşimi sağlamak, erkek bloglarını tanıtmak idi. Fekat geldiğimiz noktada görüyoruz ki davamız bambaşka yönlere çekilmekte. Başka yönlere çekenlerin başında da Pucca ve Siminya gelmekte.

Fekat bu ikisi uyuyan yılanı uyandırdıklarının farkında bile değiller. Bundan sonra blogumuza gelen saldırılara karşı daha güçlü, daha atik duracağız.(umarım)

Donunu düşüren kahraman olamaz mottosunu benimsediğimizi belirtir, erkek bloggerlardan desteklerini esirgememelerini rica ederiz.

Erkek Blogları Rulezz!! (bu kısım olmadı evet)

16 Mayıs 2009 Cumartesi

Erkek Bloglarını Tanıtmaca

Merhaba ırkım!!

Artık inceden bu blogu ciddiye alıp bir şeyler yapmanın zamanı geldi diye düşünüyorum. İlk erkek blogumuzu tanıtarak da işe koyuluyorum. İlk erkek blogu dediysek tarihteki ilk erkek blogu değil.

Tanıtacağım blog: Godsyndrome

Onu zaten bilen biliyor da bir de ben bir şeyler yazmaya çalışayım.

Kendisini kısaca "Kelimelerin efendisi" diye tanımlamak mümkün. 2 kelimeyle efkara sürükleyip, bir başka 2 kelimeyle de gülümsetebilme kabiliyetine sahip. Benim gibi kpss'ye hazırlanırken ömrünü çürüten, bu hazırlık sürecinde yaşadığı fikir hezeyanları, duygu çağlayanlarını bloguna yansıtan biri. (çağlayan, hezeyan falan güzel kelimeler bunlar)

Bazı bazı helallerinin fotoğraflarını yayınlıyor. Bu helaller, taş gibi oluyor genelde. En son örnek; Eva Green. Bu helaller sık sık değişiyor tabii. Bazılarına ben de talibim hatta.

Gittiği kursta birisine aşık oluyor, kızın bile haberi olmadan onunla aşk yaşıyor. Parkta yan tarafında konuşan gençlerin cümlelerinden onları mükemmel biçimde tahlil edebiliyor. Canı sıkılıyor blogu kapatıp gidiyor sessizce, aynı sessizlikle dönüyor sonra da. Ruh hali neyse bloguna da aynısını yansıtıyor.

Şahane, gezibilitesi(gezibilite) bol bir blog. Her satırda bir anlam var -kendisi bazen öyle olmadığını iddia etse de- cümleleri boş geçmemeye çalışın.

Bu tanıtımı kendi blogundan cümlelerle bitiriyorum:

Kendi kendine konuş, insanlarla konuş, msnde konuş, defterlere yaz, bloga yaz ama kafanın içindeki sesler hiç boşalmasın.

15 Mayıs 2009 Cuma

duydum ki...

noluyo huleyn burda! diyerek, kadir abi girişi yapmak istiyorum arkadaşlar...
aşk-meşk... bunlar değildir ki beni benden eden...
hala istanbuldayım ben, anne ve baba faktörü çorluya göndermek istemiyor... bende, hak verirsiniz ki, ev toplamamanın, yemek yapmamanın, kendi ayaklarımı yerden kaldıran bu iki insanın, keyfini sürüyorum...
üstteki paragrafı unut, kötü bi etki bırakıcak vesselam... hacı hastayım ya hala, 1.95 boyuma rağmen hala onların gözünde çocuğum ya, onların "minik" yavrularıyım ya, kıyamıyolar bana, orda gidip yaban ellerde bulaşık yıkamama, ev süpürmeme falan... ben çok istiyorum aslında :P ama göndermiyolar, aileye saygı, kararlarına saygı, saygılı bi türk genciyim ben, aaa lütfen! :Pp
neyse; şincik burda benim bilgisayarım vardı normal şartlarda, internet bağlantım vardı, ama göçünce çorluya, hepsini aldım yanımda götürdüm... evet evet, internet bağlantı kablomu bile götürdüm, böyle de çirkefimdir... sonra, internet bağlantısı küstü, erişimi noktaladı... v.s.
sonracıman; yanımda bi kaç fazla elbise getiricem diye, laptopumu sattım, yarı yolda bıraktım ben.. çorluda yani... e böyle olunca, yazı bile yazamıyorum ki ben doğru dürüst... isterseniz paintten bişeyler ayarlayayım, yerseniz :Pp
temanın üç dört saati var normalde... ya base siyah, ya base beyaz kullanıp, kafasına da bi header geçireceğiz, ama bunun için fotoşop denen mucizevi program gerekli... sonra, banner dediğimiz şeyi jpg formatında yapmak istemiyorum, şöyle cıncıklı, hareketli bişeyler olsun istiyorum... e bunun için de flash programı gerek en kötüsünden... hadi programları buldum, ben kendi farem olmadan, kendimi işime veremem ki... kablosuz kendileri, ruh halime göre göbeğimde, sol kolum üzerinde, sağ bacağımda, bazen yüzümde filan çalışırım yani... yapamam böyle cafe köşelerinde anlicanız...
bu zamanda da, tanıdığımız erkek blogger arkadaşlarımızı bloga yazar olarak dahil edebiliriz mesela... içerik birikimi yaparken, planlama dahilinde etiketlerini, bölümlerini belirleyebiliriz yazıların... sonrasında yazı girme aralığıdır, blog tanıtım sitelerine üye olmaktır, böyle kıldan yünden şeyleri halledersek, temayı oturttuğumuzda hiçbir derdimiz, tasamız olmaz diye düşünüyorum...
birde; aşk var, aşk olmadan, geçer mi bu hayat yahu! o konuya da fazlası ile kafa yoruyorum, rayına oturtulması gerek, bildiğiniz üzre...
son olarak, duydum ki cesetizleri (örgütün bilgi kaynağı, eğitim sorumlusu... çocukları küçük yaşlarda ele geçirip, beyinlerini yıkamayı planlıyor kendileri... henüz başarılı olabilmiş değil...) hala al yazmalım ı izlerken ağlarmış, kendinden geçer, kağıt havlularla daha bi samimi olurmuş... birde hala düzgün olarak türkçeyi okumayı sökememiş, ilk okul birde taktıkları kurdaleyi de, peşkeş çekmişler, sınıf örtmenine yüklü miktarda tebeşir ve kayın ağacından bi sopa hediye etmişler, bağış adı altında, kurdale için... duydum, çok ayıpladım hacı :Pp
sonrasında... geçen günlerde siminya (örgütün ele başısı, çok gaddar olduğu, erkekleri kulaklarından asarak feminist bir dünya oluşturmayı planladığını biliyoruz...)yı izbe bi işkembecide görmüşler... o hanımefendiliğinden, o insanı baştan çıkartan, işvesi, cilvesinden eser yokmuş... tanınmamak için erkekleri tavlarken kullandığı siyah dekolte kıyafetinden sıyrılıp (iş elbisesi bi nevii), eşofman takımı ile gitse de, o pembe kafasıyla tanınmadan edememiş... yani demem o ki, suşi restoranlarında boy gösteren, beyaz şarap ve şampanyadan başka bir şey içmeyen, görünen yüze aldanmayınız... normalde böyle bi hali yok, eser yok... kanmayalım, kandırılmayalım...
evet, sevgili erkek dayanışmasının, gururlu yazarları ve okuyucuları... (tabi ki sadece erkekler) gördüm, duydum ve yazdım...
feminen, feminist bir dünya düzenine hayır!
cesciim, inşalla en kısa sürede kpss denen iğrenç düzenden sıyrılıp, meslek hayatına başlarsın, tabiki de dileklerimiz bu yönde... maksat, şu tasa dolu kürenin içerisinde, biraz neşe, biraz eğlence...
ayrıca siminyacım; senin forsunu, cakanı, havanı, hiçbişey bozamaz, tabiki de bunun bilincindeyiz... :)

14 Mayıs 2009 Perşembe

Ne yapmalı?

Efendim erkekleri örgütlemeye yönelik yazımıza Rectoa'dan gelen yürek parçalayıcı yorumla beraber, acı gerçekler bir kez daha yüzümüze tokat gibi vuruldu.

Serzeniş Meraklısı kardeşimizi yoldan çıkaran bir bayan arkadaş yüzünden tam anlamıyla düzeltilmiş bir temayı bırakın, bir banner'ımız dahi yok! Bu genç adamın aşık olmasıyla, Erkek Blogları camiası büyük bir darbe yemiştir ne yazık ki...

Neyse, ne yapacağız? Bize bir banner lazım. Şu temayı bize daha uygun gelecek şekilde uyarlamamız gerekiyor ve sonra da yapacağımız banner'ları bloglarımıza ekleyerek şova başlayacağız.

Ardından daha ciddi atılımlar yapıp, tüm erkekleri bir çatı altında toplamak suretiyle buraların tozunu attırabiliriz!

Vesselam...

Sıvayın kolları!

Yahu arkadaşlar, -erkek arkadaşlar- neredesiniz? Hani hayallerimiz gerçek olacaktı, hani feminen bir dünya hayali kuranlara acımayacak, o eski, o güzel, o erkeğin tek hakim ve rakipsiz olduğu zamanları yaşatacak, yaşayacaktık! Şimdi neredesiniz?

Benden başka kimse kadın bloglarına çamur at izi kalsın mantığıyla yaklaşmıyor! Her gün yeni bir sataşma vardır umuduyla giriyorum ama hani?

Tam takır kuru bakır... İcraat beyler, icraat...

Genç ve güzel bayan blog yazarlarını bulup özgüvenlerini yaralayın kardeşim! Yapın bunu! Onlar ki, genç ve güzeldirler. Gerdan kırar, kaş göz oynatırlar. Şüphesiz ki, size, onlara karşı koyacak, oyunlarına gelmeyecek kudret bahşedilmiştir.

Yanı sıra erkek bloglarını görün, buraya davet edin yazarlarını, tanıtın. Tanıştırın...

Olmaz böyle, hadi bakalım. :) Sıvayın kolları...

12 Mayıs 2009 Salı

Kadın Blogları!

Bayan blog yazarlarının erkeklere karşı vahşi bir tutum takındıklarının farkında mısınız? Hepsi değil elbette -ki hanımefendilikleriyle göze batan o narin, o güzel bayanlara buradan hep beraber el sallayalım-, fakat elebaşları Siminya olmak üzere bazılarında, erkeklere karşı düşmanca tavırlardır, kırıcı yaklaşımlardır almış başını gidiyor. ( İçses: abart, abart...)

Öncelikle buradan Sayın Cumhuriyet Başşavcımız Zekeriya Öz'e seslenmek istiyorum. Sn. Öz, sizi göreve davet ediyorum. Aşağıda adı geçen kişilerin blogroll'leri dahi incelensin, bir yerde açık verecekleri kesindir. Gerekli araştırmalar yapıldığı takdirde mutlak surette kötü emelleri açığa çıkacaktır. ( İçses: gazla, gazla...)

Siminya'ya bakıyoruz... Suçu bıyık bırakması olan babasından tutun da, tertemiz bir mahalle esnafı olan Ahmet amca'ya, kısa boylu erkeklerin gerdek gecesi ne yaptığına kadar varan -ki bunlar sadece son üç beş yazısından üstünkörü seçilmiş örneklerdir- acımasız, insafsız yazılarla dolu sayfası. Kınıyoruz. Bloguna siyah renkli yorumlar yazarak protesto edeceğiz.

Bi dost... Bakın bugün bir güzel sinirlenmiş, tutmuş adamın 1,74 gibi erkekler için kısa bir boyu olduğunu ama bunu "senin de boyun kısa, soğan cücüğü kadarsın n'aaber!!?" gibi o genç arkadaşımızı üzmesin diye söylemediğini açıklamış. Altındaki yorumlarda da "1,74 de sahiden kısaymış, yanlışlıkla üstüne basmasak bari" tarzı açılımlar var. Böyle olmaz...

PuCCa Günlük'e gidiyoruz... Elebaşı Siminya dedik ya... Hani bunlar örgüt kursa, ya da böyle bire örgüt varsa - ki bu şüpheyle başşavcıyı göreve davet ettik -, PuCCa mutlaka ve mutlaka örgütün ikinci adamıdır. Ayrıca ikinci adam olsa da olmasa da Siminya'nın taktik ve uygulamalarını fazla yumuşak buluyor, erkekleri bir kaşık suda boğan faşist bir yönetim için darbe planları yapıyordur. Şahsen kendisinden tırstığım için onunla ilgili planları daha gözüpek bir delikanlı yaparsa sevinirim.

Örnekleri çoğaltıp uzatmak istemiyorum. Verilen linkleri ve altındaki yorumları okursanız gereken şüphe ziyasediyle uyanacaktır zaten.

Ama asıl eleştirimi sona sakladım... İşin bu bölümünde Zekeriya Öz'ü de göreve çağırmıyorum. Bu biz erkeklerin kendi içinde halletmesi gereken önemli bir mevzu.

Bu kişilerin, bizleri yerin dibine sokup çıkaran yazılarının altına keyifle yorumlar ekleyen erkeklerden bahsediyorum, evet. Onları erkek blogları projesi kapsamında tespit ederek karantinaya alacak ve topluma olması gerektiği şekilde geri kazandıracağız.

Evet, yapacağız...

Not: Burada adı geçenler canımız ciğerimizdir. Güzel yazılarıyla bizleri gülümsetenlerdir. Bizim yazdıklarımız da şakadır, espridir, bu kişilerin popülaritelerinden nemalanmak suretiyle prim yapmaya çalışmaktır. O kadar.

4 Mayıs 2009 Pazartesi

Tema

OoOoOoOoOoOoOoOoOo

Blogger'ı soydum,
Başucuma koydum,
Ben bir tema uydurdum!

Duma duma dum,
SeMe bir el atıver,
Yoksa ço-cu-ğu-mu
                ke-se-RUM!

Not: Son iki satırda Nazım Hikmet tarzı yaptım. Kafiyeyi de manipüle ettim. Nasıl olmuş? :P