30 Temmuz 2009 Perşembe

Yırttınız...

Bazen, kadınları yaşamak, kadınları yazmaktan daha cazip gelir...
Ve bazen, bir kadını yaşamak uğruna yazı yazmayla arama mesafeler koyabilirim...
Burayı, erkek dayanışmasının yanı sıra, bir yerde de kadınlar hakkındaki eleştirilerimizi yazıp, onları yerip, kötüleyip çemkirerek stres atmayı amaçlayarakta açtık...
Ey tüm dişi kişilikler, sözüm size!
Şuan etrafımda bir kadın var ki, -sizden olduğu iddaları mevcut, inanmak mümkün değil- sizlere yapay da olsa, kötümser bir bakış açısı ile yaklaşamıyor, içimden geldiği gibi stres atarkene, sizin de sinirlerinizi hoplatamıyorum... Yani yapmak istiyorum ama, yakınımda olan ve kadınların genellemesine -görünüşünden ötürü- dahil ettiğim insanüstü varlık, tüm familyanızı kurtarıyor...
Hadi yine iyisiniz...

29 Temmuz 2009 Çarşamba

Çinli Bilgenin Erkeklere 5 Ögüdü

  1. Ev işlerinde ve zor işlerde sana yardım edecek olan, aynı zamanda da iyi bir işi olan bir kadın bulman önemlidir.
  2. Espirili, nüktedan ve seni güldürmeini bilen bir kadın bulman önemlidir.
  3. Kendisine güveneceğin ve sana hiç yalan söylemeyecek bir kadın bulman önemlidir.
  4. Seninle aşk yapmayı seven bir kadın bulman önemlidir.
  5. Bu dört kadının birbirlerini tanımamaları çok daha önemlidir..

26 Temmuz 2009 Pazar

Sürmesini biliyorsan, silmesini de bileceksin...

yaz geldi ya böyle herkes cıbıl cıbıl geziyor..kışın insanların üzerinde görseniz woww diyeceğiniz kıyafetler falan yaz döneminde "normal anasını satayım" diye yorumlar alıyor..hatta biz erkekler "ulan keşke bizde etek giyebilsek, alttan efil efil ne güzel" diye dert yanıyoruz..

neyse.. birçok insanda fetiş duyguları tavan yaptığı bir dönemdeyiz..görsellik olarak malzeme çok tabi.. biz gençler olarak bu aralar kızların el ve ayaklarına sürdükleri oje denilen mahlukata takıldık.. geçenlerde bir kızdan ayrılmak için 10 sebep saydık ve top 10 a şu iki madde kafadan girdi;

  1. Siyah oje süren kız
  1. Ojesini sürüp de, artık beni asetonla diye bağıran ama inatla çıkarmayan hatun çıkarsaması..

bilginize... iyi pazarlar :)

25 Temmuz 2009 Cumartesi

SUSADIM AMA...

Hava çok sıcak gerçekten ve insan bunalıyor bu sıcaklarda. Ya girip sık sık duş alacaksın ki nereye kadar, ya da bol sıvı tüketeceksin. Balık mıyım ben, sırılsıklam ikide bir... En doğrusu bol sıvı tüketmek bu yaz sıcaklarında.
Çay tiryakisi bir adamım ben ama her ne kadar harereti alır deseler de çay bile işkenceye dönüşebiliyor bu sıcaklarda. Meyve suyu, kola, maden suyu gırla gidiyor zaten. Ama en doğrusu bol su içmek galiba.

Şehir şebeke sularını çocukken kana kana içerdik. Hani şarkıda geçer ya 'ağzımı dayayıp musluğa...' diye, aynen öyle. Ağzımı dayayıp musluğa doyasıya içerdim Ankara'da suyu, ancak artık o da mümkün değil. Hani hiçbirimiz evde test yapacak ekipmana sahip değiliz, hoş olsak da yapar mıyız bilmem ama, yapılmış olan testlerde hep sınıfta kaldı musluk suları. Şebeke suyunu içmeyin diye bas bas bağırıyordu zamanında gazeteler, televizyonlar. O günlerde bir soğudum pir soğudum şebeke suyundan. Sürekli hazır su tüketiyorum. Amma velakin onu da içemeyeceğiz artık galiba. Duymayan kalmamıştır sanırım, zerzevatın biri taşıdığı damacana ile cinsi münasebette bulunuyormuş. (Belki de günahını alıyoruz, şeyini serinletmek istemişse hadi?) Her halükarda içilmez oldu o sular da artık. Elalemin adamının şeyettiği suyu içmem ben. (Bu bana bakire kadın arayışındaki erkek mantalitesini hatırlattı ya, girmeyeyim tehlikeli sulara.) Demekki neymiş, evlere ırzına geçilmiş damacanalarla su servisi yapılmaktaymış. Peki şimdi biz hangi suyu içeceğiz? Birisi buna bir çözüm bulsun acilen, susadım lan!

24 Temmuz 2009 Cuma

Toprak'ın Getirdikleri | Aciz Toprak Parçası

Halis Toprak'ın 17 yaşında bir kızla evlendiğini okuduğumda şok oldum; nasıl bir mide, nasıl bir ahlak, nasıl...

Kızcağızın ağlayarak imza attığı da haberin kenarına sıkıştırılmıştı, içim cız etti...

Üç gündür bekliyorum, bazı köşe yazarları hariç sözde aydınlarımızdan ne bir ses, ne bir seda, tısssss...

İşin ilginci kadınlardan da ses gelmedi!

Tecavüz, taciz vesaire haberlerini, yorumlarını şevkle ağız sulandıracak bir ciddiyetle paylaşan kadın blogcular da tısssssss!

Hani, nerede sizin kadın haklarına dair ölümsüz, doyumsuz savaşınız? Neredesiniz "bilinçli" insanlar?

Halis Toprak'ın 7 çocuğu birden bu evliliğe karşı dava açarken, baba "kız benim değil mi, size ne" derken neden susuyorsunuz?

Toprak, bizim ülkemizdeki "adam-sende"ciliği yüzümüze vurdu. Hem de 71 yaşında...

Neden susuyorsunuz kadınlar, neden!

brokoli


................................................................................................................................................................................................




N'yazık ki ülkemizdeki rezilliklerden bir tanesi.. Tek farkı zengin bir iş adamı..

Durun durun böyle başlamayalım.. Alper zaten yazmış herşeyi biz farklı bir bakış açısı sunalım..

Hüseyin Üzmez ve Halis Toprak vakaları..

Farkları;
Biri nikahlı diğeri nikahsız..

Ortak noktaları;
Sapıklık, mapıklık, yuh artıklık falan filan..
Birinin aile izni olarak nikah kıyılması diğerinin anne izni ile taciz edilmesi..

Peki birinde tepkiler dağ gibiyken, tepkileri yazan, manşetlerine taşıyıp günlerce gündemde tutup tepkiyi arttıran gazeteler varken..
Toprak ağada n'den yok..

Basit.. Siyaset.. Evet siyaset.. Üzmezin taciz ettiği kızı savunan siyasetçilerimiz Üzmezin bulunduğu safın karşısındaydı da ondan..

Ondan parti kadın kolları kınamadı.. Kafalara yumurta atılmadı..

Yazık gerçekten yazık.. Ülkemizin, ülkemizde yaşayanların durumu yazık..

Örgütlenememiş kadınlarımız yazık..

Ve kadın blogları.. Öyledir böyledir diyip bize saldıranlar..
Şimdi neredesiniz?
Kaçınız aile izni ile evliliğe karşı çıktı?
Kaçınız bu yasa kaldırılsın diye dava açtı?
Veya açanalrın yanında durdu?
Kaçınız birlik olup siyasi partiler içinde etkin kadın yapılanması oluşturdu?


KadınlarYazıyor blogu daha yeni.. Ama ben gerçekten ciddilerse ileride onlardan basına çıklamaları, davalar bekliyorum.. Yoksa sorunları yazsan n'olur? Yazıda kalır.. Madem yola baş koydunuz.. Durmayın.. Orjinal eylemler yapın. Marjinal olun.. Hiç birini yapamıyorsanız günlük gazetelere, köe yazarlarına mail yollayın.. Diretin.. Tepkilerinizi yorumlarda bırakmayın..


Ha siz yapmadıkça biz yazacağız.. Yaptıklarımızın reklamını yapmadığımız için bizi tanımayan sizler; yazıp sizleri itmemiz aslında gerçek hayatta yaptıklarımızdır..

Can

23 Temmuz 2009 Perşembe

iq gerektiren erkekblogları

Kadınlar Yazıyor'u bazen okurum. Herşeyi gayet net, gayet açık yazıyorlar; yorum payı bırakmıyorlar kafada. Yani okuduktan sonra düşünmüyorsunuz fazla.

Ama bizde böyle mi ya?

Biz yola çıkarken ciddi sorunları ciddi ciddi masaya yatıracağız mı dedik? Yooo

Bizim 1000lerce takipçimiz olmayacağı zaten belliydi, kadınların bloglarında ise bol sıfırlı takipçiler mevcut; bu da bizim yazılarımıza yorum yapan zihniyeti, bize oturduğu yerden eleştiri sınırını aşarak laflayan bloggerları gösteriyor...

İlla ki ne yazdığımızı net bir biçimde not düşerek izah mı edelim?

İki günde iki farklı blog yazarının bizim/ benim hakkımdaki yazılarını hayretten ağzım bi' karış açık okudum. Birisi hakkında dün yazdım, konu kapanmış öyle dediler, tamam...

Bugün başka bir adresin beni bir takım merciilere havale eden yazısını okudum...

Tepki bile göstermezdim ama insanlar okunanları anlamadan bizi anlayışsızlıkla suçlayınca fazlasıyla komik oluyorlar, bilsinler...

Okuduklarını iyice tartmadan biçmeden kendi okyanuslarına nefret yazılı kağıttan kayıklarını atmasınlar, sonra kendileri küçük düşüyorlar...

Ben kimseyi bilmem tanımam, bir defaya mahsus olmak üzere başka bir blogda bana belaltı çakan bir yorumcuyu kendi blogumda ifşa ettim, pişman da değilim sonuçta kendimi ifade etmiştim...

Ama ifade özgürlüğü hakaret boyutuna varıyorsa bu kişinin acizliğini gösterir, başka da bir şey değil...

22 Temmuz 2009 Çarşamba

İyi bir seksin tarifi var mı?

Aslında yok.. çok net basit gibi :) o yüzden nasış sevişirim de kadını ayartırım ya da erkeğimi çıldırtırım gibi söylemleri burada dinleyemeyeceksiniz.. yok çünkü.. bu 13 yıl önce giydiğiniz kot pantolonu bugün giymeye çalışmanıza ya da 8 yıl önceki sutyeninizi şimdi takmak için cebellenmenize benzer. sınırlar çerçeveler sekse dair değildir. biriyle edindiğiniz tecrübeyi ertesi gün de denemek bile bile lades olabilir ; tabi yıllardır aynı yatakta aynı kişiyle yatmıyorsanız =}

her seks kötüdür aslında.. iyi seks yoktur..çok zevk aldım diyen yalan söylüyodur; bir taraf bitse de gitsek diye inim inim inliyordur. .. organzm taklitleri - sahte çığlıklar falan gider öyle.. sizin sevişmek istediğiniz karşı tarafın günü pek olmaz genelde (Murphy öyle diyor ). 

spontane gelişen şeyler daha güzeldir. sonunun ne olacağı belli olmaz çünkü.. ama yapılan ufak bir hata ki muhakkak yapılır; karşı tarafın canını sıkar... sizin "do it - do it" diye içinizden geçirdiğiniz şeyi karşı taraf "don't do it" olarak algılar..gereksiz canınızı sıkar.. birbirlerinin üzerinde tepişen 2 panda olarak gece kapanır. içerisi de muhtemelle kuvvet leş gibi ter kokuyordur :)

üst tarafın bir kısmı geyik bir kısmı gerçek..%120 alcohol hesabı..beni bilen bilir; ben lafı ortaya korum isteyen alır istemeyen *****rir gider :P

herşey bir şaka..admin dövecek beni yoksa :D

Konumuza flashback yapıyorum? İyi seks var mıdır? Vardır tabikide.. işte ben böyle de çelişkili bir insanım.. kendi ütopyalarım - kendi dünyalarımda zıpzıp zıplıyorum...

Ben bilmem iyi seks nasıl olur :P Gidin başkası anlatsın en iyi sex pozisyonlarını falan.. ama seks yaparken yapılması gereken muhakkak birşey vardır.. güzel bir fon müziği.. Bu seks için sos niteliğindedir.. Hani yemek iyi de olsa kötü de olsa sos herşeyi kurtarır ya; bu da böyledir...

bence arkada sevişirken iyi bir fon müziği olmalı... kesinlikle türkçe birşeyler olmasın..dikkat dağınıklığı - çalan bir parçada eski sevgiliyi hatırlama -  3 gün sonra başkasıyla sevişirken geçen kız daha iyiydiler falan... olmaz ..cıkcıkcık....

neyse... bir de türkçe fon müziğin kötü yanı beyin hep diplere atıyor o hatırayı..mesela ben artık gece yolcuları dinleyemiyorum..nie? çünkü ne zaman dinlesem ali kırcanın videosu aklıma geliyor; çünküm arkada gece yolcuları çalıyordu o zaman..kendimce bana çok yazık oldu..dinlediğim 3-5 grup vardı o da bir kalıp sabuna gitti :(

neyse..bence birkaç iyi örnek for make a love;

1. A Song For You - Carpenters
2. All In Love Is Fair - Stevie Wonder
3. All Out Of Love - Air Supply
4. All The Love In The World - The Corrs
5. Anywhere For You - Backstreet Boys
6. Baby I Love You - Jennifer Lopez
7. Beautiful - Amy Grant
8. Because I Love You - Jewel
9. Born To Give My Love To You - Martina Mcbride
10. Can't Let Go - Mariah Carey

11. Can't Help Falling In Love With You - Elvis Presley
12. Don't Stop The Love - 98 Degrees
13. Endless Love - Lionel Ritchie
14. And I Love Her - The Beatles
15. Be With You - Enrique Iglesias
16. But I Do Love You - Michelle Branch
17. Find A Way To My Heart - Phil Colins
18. Give Me Your Heart - Backstreet Boys
19. Heart And Soul - Air Supply
20. I Just Fall In Love Again - Carpenters
21. I'll Be There For You - Backstreet Boys
22. Just Once In My Life - Beach Boys
23. If I Let You Go - Westlife
24. Hold Me, Thrill Me, Kiss Me - Gloria Estefan
25. Glory Of Love - Peter Cetera

Kız nasıl tavlanır?

Acemi arkadaşlara kıyağım olsun.

Kız nasıl tavlanır?

Çok basit ve çok kolay... Kıza gideceksin gayet kendinden emin "Seni tavlayacağım." diyeceksin ve uzaklaşacaksın. Sonra da kıza ne bakacaksın ne de ilgileneceksin.

Bu cümle kızın kafasında günlerce dolanıp durur emin olun. Önceleri bu cümlenizi ve sizi aşağılasa da bilinçaltı onun kafasına sizinle yaşanacak bir aşkla ile ilgili kurgular yollayacaktır. Burda en önemli konu kızın bilinçaltında gelen bu kurguyu beynen kabul ettiği süreyi ayarlama durumudur.

Süreyi nasıl anlarım diyene ipucu;

Kızın tavrı ve bakışları değişmeye başlar.

İşte hamleyi doğru ayarlayabilirseniz eline geçen, size kapılmış bir hatun ve kurallarını sizin belirlediğiniz bir ilişki.

Bu olay gayet kolay...

Yorumcunun Hakkı, Yazarın Zatı

Yorumlarımızda kopan diyaloglar, kavgalar meşhurdur. İlginç, komik, sinir bozucu, moral verici, şevk kırıcı yorumlarla beraber diyalog çıkartan yorumlar da var...

En son başımıza bir Emine Albayrak vak'ası geldi...

Yazılan hemşire yazısına çıkış yaparak güzel bir şut çeken Emine Hanım maalesef bu şutunun kaleyi bulmaması ve üstelik Can'dan pek bir güzel vücut çalımı gelmesinin akabinde küplere bindi...

Kendisi hakkında Can'ın yazdığı yazıya imzamı atarım, gözüm kapalı. Hiçbir hakaret, hiçbir tersleme olmayıp olayı şakayla karışık tatlıya bağlama girişimi vardı...

Ancak bahsi geçen şahsın dün itibariyle blogunda yazdığı hakkımızdaki yazıdaki yazıcak birikim ya da yazıcak ilham olmamasından rolantiye almış bir şekilde sürdüre dursunlar , bit kadar beyinciklerini kullanabilselerdi , Varsa yoksa belden aşağıya vuruyorlar.Tek yapabildikleri belki de bu!Çok görmemek lazım. , Sizin gibileri olucak ki diğerlerinin farkı anlaşılabilsin ifadeleri ise eleştiri sınırlarını aşıp hadsizlik boyutunda bir terbiyesizlik olmuş, bilmem farkındalar mı?

Bir de yazıda bizi savunan okuyuculara ŞAKŞAKÇI deme gafletine düşmüşler, kendi bloglarındaki yorumları hiç mi okumadılar, merak ettim...

Velhasıl-ı kelam, biz yazacağız, inadına, bıkmadan, usanmadan...

Erkekblogları yayına girdiğinden beri her tarz konuya değindi, araştırılsın, erkeklerin genel manada fantezileri - ki o da belli bir sınır çerçevesinde - hariç hiçbir yazarımız kendi fantezilerinden bahsetmiş mi, bahsetmez, bahsedemez de...

Ama Emine Hanım gibiler çok...

Onların önyargıları ve faşist yorumları sağolsun, bize yazı yazma şevki aşılıyorlar...

Haa unutmadan; yazısının başlığı da "Bit Beyinliler"... Bu bile kendisi hakkında tam manasıyla bir görüş sağlamamıza yetti.

20 Temmuz 2009 Pazartesi

Kadın eli poposuna değmiş çocuk...

Eheöm eheöm ... ve sahneye beni davet ediyorum; Bızbız ve onun felsefesi Bızbızcılık =}

Uzun zaman oldu.. Küçükken annemin , teyzelerimin, komşu kızlarının popoma bir şaplak atmasına ; çimdirmelerine tam alışmıştık derken biraz büyüyüp ergen bir sapık olunca aslında karşı cinsten gelen bu saldırının bize ne kadar haz verdiğini farkettik.. ama sorun şuyduki; biz büyüdükçe karşı cins bizden uzaklaşır oldu; nerde şaplak atan 17lik çıtırlar ah ah ah...

20li yaşları geçip çember daralınca biraz , hayatın çirkin - memeleri sarkık yüzüyle karşı karşıya geldik. hakkaten kötüydü..bile bile yatağa girmeler falan derken, hatun gibi bir hatunun bize el atmasını bekledik.. bize yeter ki bir kadın eli değsin istedik...

devam edecek..

yukarısı bir giriş olsun istedim..gelişmesi eksik kalsın sonucunu da siz hayra yorun gibi bibikledim..

aileye katılma şerefine; nazdrovya bebek ;)

Yaşama Sebepleri

Erkekler için:

* bir şeylere sahip olma, onları koruma, kollama, savunma vesaire
* belli kitlelere aitlik hissetme, o kitlelerin hakları için yumruk yumruğa çarpışma
* futboldur basketboldur vesaire vesaire sporlardan en az birine ilgi duyma, varlığını koyup sabahlara kadar tartışma, gerekirse yumruk yumruğa çarpışma
* parasal manada güçlenme, kolonilenme (ailedir, eş dost ahbaptır), o koloniler için tüm malvarlığını bir dakika düşünmeden ortaya koyabilme azmine sahip olabilme
* icatlar yapma, dünyayı kolaylaştırma, dünya olmasa bile kendi evinde kolaylık sağlayan aletler yaratma
* tespit sunma ve tespitinin arkasında durma, gerekirse yumruk yumruğa çarpışma
* varlığıyla bile çevresine mutluluk kaynağı olabilme, insanlarda güven uyandırma
(bakınız: nasılsa babam var, bana alır | benim babam senin babanın ağzıyla ayaklarını yer değiştirir | benim kocam yapar eder vesaire vesaire)
* dünyanın dengesini sağlama, kadınların bitmek bilmeyen alışveriş tutkularına kaynaklık etme, torba taşıma vesaire
* ağır işleri halletme

Kadınlar için:

çocuk doğurma

19 Temmuz 2009 Pazar

Hatalı Adım -Part 1-

el ele, kol kola, diz dize vesaire dolaşan kadınlar görüyorum ortalıkta... yapmayın bunu, gadasını aldıklarım/alacaklarım... nedir abi? arkadaşınla duygusal boşluklarını mı tatmin ediyorsun, anlamıyorum ki! dün gördüm böyle iki tanesini... hoş değil böyle şeyler...
bunlar muhtemelen yalnız yaşayan amazon kadınları. daha doğrusu en azından dün gördüğüm insanları böyle tanımlarsam, pekte yanlış bir yafta yapıştırmış olmam... ben anladım kadınların geliştirdikleri taktikleri... böyle sarılarak, el ele, kol kola dolaşarak, karşıcinsel taraflarını bastırıyorlar.. ama bir yandan da, "ben yalnızım, yalnız ve sapasağlamım, bildiğin ayaktayım, bak omuzlarım ne kadar geniş ve gösterişli, benim erkek ırkına ihtiyacım yooookk!" gibi söylemlerle arkadaş gruplarında niteliyorlar kendilerini... tabii... sen öyle san beybi... ihtiyacın yok tabii... bir de şimdi bu spermi geliştirdiler ya ingiliz bilimadamları, iyice erkeklere olan ihtiyacınız azalır sizin... ey gidi... erkekleri yalnızca "üreme birimi" olarak görmeniz ne kadar yanlış ey kadın ırkı... bugün çenem düştü, vallahi durduramıyorum kendimi... yapamıyorum bunu... siz siz olun, sözde erkeklere ve onların getirisi ateşli sevişmelere, romantik anlara, kısa stand-uplara, tartışmalara ve güzel söz söyleme ritüellerine olan ihtiyacınızı giderdiklerini iddia eden ingiliz bilim adamlarına uyup o çeşit bir döllenmeyle hamile kalma hayali kursanız bile, hemcinsel değilseniz hemcinsinizle el ele, kol kola dolaşmayın... çok gıcık oluyorum...
insanın hep kendisine, dışarıdan bir gözle bakması gerektiğini, kişisel gelişim hakkında "guru" zanneden herkes basbas bağırıyor... vallahi hak vermiyor değilim... siz öyle kol kola gezerken, o çok okuduğunuz kitaplardaki "dışarıdan bakma" olayını becerebilseydiniz eğer, bir daha bir kadının bırak koluna girmek, bir kadınla bırak elele tutuşmak, o kadar yakın bir mesafeyle bile yürümezdiniz... 
güzel değil abi. yapmayın, yapanlara müsade etmeyin, "buraya çöp atanın ....!" tarzında bir uyarı sistemiyle, oturduğunuz sokağa bilgilendirme panoları asın... herkes kendi kapısının önünü süpürürse, tüm sokaklar tertemiz olur, bizim de göz zevkimiz kirlenmekten kurtulur...
bu başlık altında diğer arkadaşlarımız da, acımasız eleştiri oklarını, geliştirdiği fantaziler doğrultusunda batırabilir... ;) (bir smiley atasım geldi, yanlış anlaşılıyor espri yapıp smiley koymayınca... ahh şu msn gençliği! önceden smiley mi vardı abi, mesela sokakta uzun eşşek oynarken ve eşşek pozisyonundayken, kim arkasından girdiği(!) arkadaşına yaptığı hınzır şakalardan sonra, smiley ihtiyacı duyardı ki! ah şu msn gençliği demekten alamıyorum kendimi... yaşlanıyoruz.. cidden...)

İKİYÜZLÜLÜK

İkiyüzlülükten nefret ederim; çok açık ve nettir bu. Bir insan herhangi bir olay karşısında belli bir tutum benimsemişse, benzer başka bir olay karşısında da aynı tutumu benimsemelidir. Birinde farklı öbüründe daha farklı davranırsa bunun adı ikiyüzlülük olur ki saygı duymam mümkün olmaz bu tutuma. Neden bunu belirtiyorum?



Kadın bloglarında o kadar çok konu ele alınıyor ki, regl'den tacize, aşktan sekse, yemekten modaya çok çeşitli konularda yazılıp çiziliyor. Bunlardan bazıları toplum tarafından tabu kabul edilmiş, ki ben tabulara karşıyım hemen belirteyim, pek üzerine söz söylenmeyen, ayıp kabul edilen konular. Ancak bu türde bir yazı yazıldığında herhangi bir blogda, üstüne bir de tutucu insanlar eleştiri yapınca, feryatlar kopuyor. Efendim düşünce ve ifade özgürlüğü var, kadınları burada da mı eziyorsunuz vs. Tavrım açık ve net: Herkes istediği konuda istediğini yazsın, beni bağlamaz. İsterse sövsün, isterse de kinini kussun. Ben beğenmezsem okumam bir daha olur biter. Çıkıp da o insanı bu yazdıklarından ötürü yaftalamam da, suçlamam da.



Ancak bir erkek benzer bir yazı kaleme aldığında, açıp ağzını yumuyor gözünü kadınlar. Bu nasıl şey efendim, iğrenç yazılar, tamamen boş insanlar bunu yazanlar, o kadar önemli konu varken niye bu? Niyesini merak mı ediyorsun? Cevabı basit: SANA NE? Her yazdığımız yazıda insanlar ne der, alınan kırılan olur mu diye düşünürsek, nerede kalır bizim ifade özgürlüğümüz? Yoksa erkeklerin böyle bir özgürlüğü yok mu? Belki saçmalamak istiyorum ya da seksüel dürtülerimi harekete geçiren unsurları paylaşmak istiyorum. Bu seni neden rahatsız ediyor? Begenmiyorsan, gayrıciddi buluyorsan okuma kardeşim, bu kadar basit. Senin ne haddine bunları yazıyorum diye beni yaftalamak? Kendini matah birşey mi sanıyorsun? Ya da ciddi 3-5 yazı yazdın da seni sultan mı yaptılar başımıza? Hayatın anlamını bahşettin de biz mi kaçırdık?



Bloğu tanıtırken biz ülke gündemini takip eden güncel siyasi blog mu yazdık tepeye? Ekonomik problemleri, sağlık sisteminin çarpıklıklarını mı çözeceğiz dedik? Ya da tüm erkeklerin ortak problemlerini dile getirip erkeklerin sesi mi olacağız dedik? Nedir bu idraktan yoksun beklentiler? Kadınlar adet dönemi sorunlarını yazıyor, ben de çıkıp sünnetimi mi anlatayım? Bu mudur olay? Ya da askerlik anılarımı, dağ başında gecenin kör vaktinde tuttuğum nöbetleri mi yazayım?



İfade özgürlüğü varsa herkese var, yoksa kimseye yok. İfade özgürlüğünün kapsamını, sınırlarını çizmek kimsenin haddine değil. Ayrıca bazı konular da kimsenin tekelinde değil. İsteyen istediği konuyu istediği yönden ele alır. Şunu yazmayın ya da bu şekilde gündeme getirmeyin demek haddini bilmezliktir. O sebeple kimse çıkıp da bize akıl vermesin, bizi yaftalamasın. Buradaki yazıları olurken çekirdek çitliyor gibi düşünün. Eğlencelik ama doyurucu değil. Dolayısıyla "sığ" yazılar yazıyoruz, evet. Derinlere inmiyoruz, olayımız bu değil bizim. Beklentilerinizi ona göre şekillendirin ki hayal kırıklığı olmasın sonra.

18 Temmuz 2009 Cumartesi

RUMUZ: EMİNE ALBAYRAK

Dün Erkek Bloglarındaki ''Acil'e gittim döneceğim'' yazısına gelen bir yorumun hikayesini okuyacağız hepimiz..

-Merhaba,
Sayfanıza sanırm ilk yorumum olacak.Yazınız benim için artık sıradan denilebilecek kadar basit ve aciz bir yorumla yazılmış.Sizin gibi bir kişiliğin bu kadar sığ denizlerde yayın yapması ve bir grup insan topluluğunun da buna prim vermesindendir ki mesleğim böyle dillere düşüveriyor.Çok mühim mi derseniz aslında değil.Ama uğraşıcak ve yazacak daha mühim konuların olduğu bir dönemde kısır bir döngüyle aynı muammaları bahşetmeniz beni sadece düşündürdü..
Neyse sağlıklı,gerçekçi,boşluktan öteye bir adım atacak yarınlara...-
Rumuz: Emine Albayrak

Emineciğim.. Kadınlaryazıyor gibi blogları okuyup okuyup buraya girmen bu yorumda etkili olmuş anlaşılan.. Bu yazı sana ve senden öncelikere.. Tabi sonrakilerde olacağını bilerek..

Eleştiri..
Rencide eder yanı varmı tartışılır.. Ha benim gibi mezhebi geniş adamlar için yok.. Ama olsun.. Erkek Bloglarının olaya el koyması; ilk açıldığımız günden beri yaşadığımız sorunları artık yaşamamak için konuşması gerekiyordu.. Benim bu bloga yazdığım ilk yazı da (ilk yazım) ciddiye alınıp baya tepki almıştı.. O kadar tepki ki iş yorum kısmını kapatmaya kadar gitti.. O günde aramızdan biri çıktı; yazdı yazdı..

Ama nafile.. Yazılarımıza gülen kafa, somurtan surat, dil çıkarma gibi ifadeler koymadığımızdan dolayı algılanamıyoruz.. Çok ciddiye alınıyoruz.. Kadınlaryazıyora sataşayım, (kendi blogumda üzmezi kötülemiştim) burda H.Üzmezin tam boy resmini yayınlayayım diye düşüncem gelebilecek sığ düşüncenin doğurduğu bu tarz yorumlar yüzünden düşüncede kaldı.. Tıp ki; bir çok makara konusunu da katılmadan, düşünmeden, empoze etmeden okudukları için atlamak zorunda kaldık..

Bu blogdan ciddi birşeyler beklemek heralde imkansız.. Giriştede bahsettiğim gibi izleyicilerimizin başka blogları okuyup, bu blogu, yazarları aynıymış gibi görnesi, öyle istemesi n'yazıkki gerçek..


not: bu yazıda yerden yere vurmak, suratına çarpmak, rencide etmek ve bu yaptıklarımıda işime bağlamak istiyordum ama yapamadım..
ha birde bloguna girdim, baktım gayet güzelsin.. ben hemşire olsam, çirkin olsam senın yazdıklarını düşünürdüm de.. yaşın küçük olsa seni alırdım diyeceğim ama daha büyük laf işitmekten korktuğum için diyemiyorum.. iyi tatiller.. dinlen gel.. yeni acı yorumlarını bekliyorum..
nasip, kısmet..

17 Temmuz 2009 Cuma

ACİL'E GİTTİM DÖNECEĞİM

Erkeklerin garip fetişleri vardır. Hemşireler de bunun başında gelir. Hastaneyle ilgili kulağa çekici gelen tek insandır handiyse hemşireler. Ancak bunca yıllık hastayım şöyle de hemşireye denk gelmedim bir türlü arkadaş. Gerçi böyle hemşire olsa zaten soğuk (s)algınlığı başlar. Hastanelere üşüşürüz erkek milleti olaraktan.

-Abi kaç gündür feci öksürüyorum, bir de çekilmez bir bel ağrım var, ölüyorum resmen ya.
+Ya bak geçen bir arkadaş x hastanesine gitmiş, çok iyi hemşireler var diyor; bence bir de oraya git, ölüyü diriltir diyorlar valla.

Niye tıp okumadım diye hayıflanacaksam birgün sebebi bu olabilir diye düşünüyorum. Olmadı diyorum doktora gitsem, hastayım doktor, reçeteye şu hemşireyi yaz desem, ama bak eczanede kendisini ya da muadilini bulamazsam gelir bunu alırım desem diyorum, hastanelik eder mi beni o doktor? Gazetelere haber olurum: "Doktor beni niye dövdü?", "SSK'ların geldiği son nokta, hastaya dayak"... Bilmezler ki hasta tam dayaklık!

Bir de bunun hostes versiyonu var ya, hiç girmeyeyim. Boşanma davasında aleyhimde delil olarak kullanılabilir. Bazı meslekler çok seksi çoook! Nigar'a ve kadın okuyucularımıza soruyoruz: Kadınların da bu şekilde yaklaştığı meslekler var mıdır? Varsa açıklayıverin lütfen, hani kariyer planlaması aşamasında genç arkadaşlara yardımcı olması açısından, kötü bir niyetimiz söz konusu değil yoksa.

15 Temmuz 2009 Çarşamba

Kadınlar lar lar, Yazıyormuş muş muş...

Geçenlerde bir yazı yazmıştım ya (''kadın blogları olaydı bura'') Hani atıp tutmuştum kadınlar olsa şöyle aşk, böyle komedi, bu tür yazı, idöl felan fıstık..

Biraz dalga geçme, biraz takılma, gülüp eylenme..

Tabi o yazıda; yazarlar bu blogdaki yazarlar olarak düşünüldüğünden tepki almadık.. Ve bugün bir topluluk blogu gördüm.. Kadınlaryazıyor..

Atıp tutuklarımdan renk olayını tuturdum..
Yazdıkları, çizdikleri konusunda tutmadı maya..
İzleyici konusuda tam düşündüğüm gibi..

Gelelim içeriğe.. Gayet ciddi.. İddia ediyorum benim bahsetiğim çizgiye kaymaları zaman almayacaktır.. Evet şuan ciddiler ama belli konulara.. Cinsel istismar, taciz, Üzmez.. Feminist duyguların çıkardığı doğru yazılar.. Ülkemde bu feministlere konu çıkmama ihtimalini ve yaazrlarının duruşunu bilerekten, bu blogun açıldığından haberim olmadan yazdığım yazıdakilerin hepsinin yaşanacağını düşünüyorum..

Dikkat ettiyseniz o maddelerin ucu açıktı.. Şuan o ucu açık şeyleri yazıyorlar..

Açıkcası çok sevindim bu blogu gördüğümde.. Atışabileceğim bir blog çıktı dedim.. Ama şuan atışamıyorum.. Malum konular.. Amaç kadınlara saldırmak olsada, Üzmezin safına geçemiyorum.. Ama en kısa zamanda bir yerden yakalayıp atışmayı umuyorum..

Lanet olsun kötülük..

13 Temmuz 2009 Pazartesi

Kadının sorunsalı

Şimdi bu er milleti nasıl tavlanır?

1 ) Erkek kadından hoşlanır, kadın da erkekten. Erkek duygularını açar, kadın aşırı mutlu olur er kişinin duygularına karşılık verir. Bingoooooo.... Büyü bozuldu. Er kişiyi bir düşünce alır "Neden bu kadar çabuk kabul etti bu hatun?" Ve kararını verir o hatun hafiftir. İlgisini kaybeder, zaten hiç özenmez ve bir gün gelir kaybolur gider. O zaman hemen kabul etmemeli diyorsanız 2. durumu okuyun.

2 ) Erkek kadından hoşlanır uğraşır, aylarca belki ve kadından duygularına karşılık alır. Bingooooo... Büyü gene bozuldu. Erkek fethetti ya şimdiki sorunsalı "Bu muymuş bunca aydır uğraştığım?" Yani erkek için kaybolmak gene kaçınılmaz son.

3 ) Kadın erkekten hoşlanır, erkek bu ilgiden memnundur ama kadını aşağılamaktadır. Kadın da vazgeçer adamdan başka birini bulur ve onunla bir ilişki tesis etmeye başlar. Bingooooo.... Erkeğin yeni sorunsalı var. "Aslında ben ona aşıktım o neden başkasına gitti?" şeklinde başlayan düşünce kadına içini dökmeye ve kadını yeniden ayırmaya kadar gider. Ama hastalıklı beyin durur mu? "Ondan ayrılıp bana gelen, benden de ayrılır bakasına gider." fikrini beyninden atamayan erkek kadının ahlaki değerlerini sorgulamaya başlar ve kaçması kaçınılmaz son olur.

"Ne yapmalı?" derseniz bilen beri gelsin.

Kadın sorunsalını merak eden yazar arkadaşlarım, bizim sorunsalımız sanıyorum sizin tutarsızlığınız ve en önemlisi pişmalık hissine tutkuyla bağlanmış olmanız:)

Erkeklerin Yaşayacağı Zorluklar -Bölüm 1-

yirmi yaşındayım... sevdiğim de bir kadın var, hayatımda... ben, sevdiğim insanla hayatımı birleştirmek istiyorum, bakalım neleri aşmam gerekir-miş...
bu sabah, gazete alıp iş ilanlarına göz atıyorum. ordan başlayayım, yakın tarihten...
*mesleğim bilgi işlem. hem abimin öğretileri -kendisi yedi yıldır bi firmada bilgi işlem sorumlusu-, hem de eski çalıştığım yerde piyasadaki en yaygın programı kurcalayıp öğrenebilmişliğimden dolayı, mesleğim diyebiliyorum. bunun yanında ileri düzeyde ofis kullanıyorum ve klavyeye de on parmağımla hakimim... ayrıca fotoşap v.s, yeterli düzeyde. bunların yanında; klasik IT tipi olan çirkin ve göbekli kıvamında değilim. tadından yenmeyecek bir şekilde prezentabılım. bilgi işlem olmak adına herhangi bir eğitim almadım, üniversitelerde bulunmadım. lise mezunuyum.. tamamen kendi çabalarım. askerliğim olmadığı için aday adayı bile olamıyorum... bilgi işlem olabilmek adına, yeterli seviyenin üzerindeyim, inanın buna; ama askerlik...
*onbeş ay gidip "vatani görev" başlığı altında eziyet çekmem gerekiyor ki; erkek olacakmışım... askerlik olgunlaştırırmış... sanki güneşe asıcaklar anasnı satiym... anadoluda askerliğini yapmayanlara erkek demezlermiş, demezlerse demesinler yani, hayatından onbeş ay giden onlar değil tabii...
hadi bunları aştık diyelim... ben askere gittim, geldim. yemişim onbeş ayını dedim, tükettim bi türlü... mesleğimi icraa edebileceğim bi işte buldum, çalışıyorum...
bitti mi erkek kısmısının çilesi? bitmez arkadaşım, bitmez...
her erkeğin ailesinin durumu, evliliklerinde yardım edebilecek durumda olamayabiliyor. ailemin pek durumu olmasın, yardım edemesin, düğün yapsın anca...
*sevdiğim insan hala hayatımda varsayımından yola çıkıyorum -ki bu da, bir çok engeli aşmışız demek, helal bize, bravo bize, mükemmel biz! anlaştık, sözleştik, isteme günü geldi...
ne diyeceğim karşı taraftaki aileye?
-merhaba efendim, ben serzeniş meraklısı... kızınıza aşığım, keza onun bana olan aşkı da sorgulanamayacak kadar esastır, gerçektir. sizin izniniz; allahın emri ve peygamberin kavliyle, evlenmek istiyoruz... kızınızı ömür boyunca mesut etmeyi ama mesutlardan uzak tutmayı amaçlıyorum... ona ömrüm boyunca narin bir çiçekmiş gibi değil de; uçsuz bucaksız bir gelincik tarlasıymışçasına özen göstereceğimden hiç şüpheniz olmasın... elleri sürekli sıcak suda olacak, devir doğalgaz devri malum... faturadan kaçmayacak kadar da cömertimdir, bir o kadar da değerlidir kızınız gözümde... artık "eli sıcak sudan soğuk suya değmeyecek" geyiğini çevirmiyorum o yüzden size... bakın gördüğünüz gibi; bu kadar da düşünceliyim... umarım alttan alta verdiğim toplumsal mesajları anlayabiliyorsunuzdur anneciğim... bu arada size anneciğim dememde bir sakınca yok; değil mi anneciğim? -anne baba söze girer genelde ama, onların ağzı iyi laf yapmaz, o yüzden ben konuşuyorum burada.-
-aşk dışında, mutlu edebileceğin bir materyal var mı evladım elinde? evin, araban, kızım sudan pek haz etmez, yatın olmayabilir tabii.. tercih meselesi... ben kızımı bu yaşlara getirene kadar nelerle uğraştım, ne zorluklar atlattım... o kendi çocuklarını büyütürken; aynı zorlukları yaşasın istemem... -hem damadı, hem de kendi evladını düşünen anne modeli, işimizi kolaylaştırsın...-
-anneciğim ev eşyalarım tamam sayılır, düzenli olarak taksitlerini ödüyorum, kızınızın sevdiği şekilde döşemeye gayret göstereceğim bir ev kiralayıp, hayatımı şekillendirmek ve kızınızla her sabah; bıkmadan ve usanmadan, altını çizmek istiyorum, bıkmayacağım kızınızdan! aynı yatakta uyanmak istiyorum... keza onun da istekleri aynı yönde, yüzü burda, sorun... arabayı da istanbul trafiğinde gereksiz buluyorum... pek saygıdeğer yöneticilerimiz basbas bağırıyor, "toplu taşıma araçlarını kullanın" diye... trafik malum... kıramıyorum kerataları... bu yüzden hiç gereksinimini hissetmedim. e şimdi birde metrobüs geldi, vapur var, tramvay var, ne gerek var, değil mi anneciğim? insan ister istemez hak veriyor adamcağızlara... ayrıca araba diye diretecek olursanız şayet; babamın şuan kullandığı 89 model, ikizim kadar yakın ve bi o kadar da yaşıtım bir renomuz mevcut. üstelik; altın rengi, özel seri, anlarsınız ya... benim sayılır... -tabii... ağzın laf yapması da, elde avuçtaki materyalle paralel işlediğinden, bu kadar oluyor...
-peki evladım, geçinebilecek misiniz kiralarda? ne kadar senin maaşın, hem kira, hem taksitler... zor olmayacak mı? ev almayı düşünmüyor musun, onda da mı trafik mevcut? malum istanbul kalabalık şehir... -anneciğim, zorlaştırmasan diyorum...-
-efenim morgıç dediğimiz komik telaffuzlu ama işlevselliği yüksek krediler mevcut... hayatımızın ilerleyen dönemlerinde, kızınızın da beklediği zammı almasıyla bir ev almak planımız yok desem, yalan söylemiş olurum... zaten şuanki evlilik planlarımızda da, kızınızın maaşının rolü yüksek. kirayı, faturaları ve mutfak masraflarının çoğunu o karşılayacakta... alırız tabii, zamanla, neden almayalım... ev de alırız, yazlıkta alırız... siz yeter ki isteklerinizi listeleyip, bize PTT aracılığıyla ulaştırın... maaşımı sağda solda önüme gelene söyleyemiyorum, şirket politikası anneciğim... kusuruma bakmazsınız inşaallah... -bak bak... şirket politikasıymış, utanır insan tabii...
-ben de sağa sola, her aşığım diyene kız veremiyorum, kusura bakma evladım... evini, arabanı, yazlığını, kışlığını, baharlığını -bunun iki adet olmasına özen göster...- alıp, borçlarını bitirdiğinde, tekrar görüşelim evladım... şirket politikası malum... -şirketiniz size minnettar olmalı anneciğim, ne kadar da sadıksınız... kural insanlarına hep hayranımdır, size "hayranıyım" diyebilir miyim anneciğim?!
ve erkeğin, en çok zorlanacağı kurum; yani evlilik kurumu da, bu şekilde işleyecektir muhtemelen... yazının son kısmına toplumsal mesaj bile eklemiyorum... diğer sorunları, dertleri bile saymıyorum... zaten yeterince acıklı hikaye, zaten yeterince zor, bu yaşam erkekler için...
gidiyorum ben... vallahi canım sıkıldı geleceğimi düşündükçe...

Kadın Blogları Olaydı Bura

Bu blog kadın blogları olaydı..
Yazarları kadın, yazıları pembe olaydı..
Açaydım gollarımı..

N'olurdu?

Blogda Ayla Dikmenden ''Anlamazdım'' şarkısı çalardı..
Pasta, börek tarifleri, altın günü sohbetleri yeralırdı..
İzleyici sayısı 500'ü geçerdi..
Bir erkek bulunup, orası burası yazılırdı..
Ucuz alışveriş mekanlarının adresi bulunurdu..
Ayın kıyafeti seçilirdi..
Yorum kutucuğu, yorumdan msn'ye geçmeye çalışan elemanlarla dolardı..
Google üst sıralarda çıkartırdı..
İdaal topuk boyu tartışması olurdu..
Futbol sadece yakışıklı futbolcuların etrafında konuşulurdu..
Ayda bir her yazar regl muhabbeti döndürürdü.. Kimi ilk reglini, kimi geciktiğini yazardı..
Issız Adam özlemlerini yazar yazar, bulduklarında ise 3. viteste kalıyor diye yazarlardı..
Saç düzleştir butonu olurdu..
Mal mal insanlarla çıkıp, üzüntüleri yazılır, diğer kızlardan da teselli yorumları alınırdı..
Hadiseyi çekemez, Norveçliye gönüllerini vermek isterlerdi..
Tuna Kiremitçi okunurdu..
14 şubatta alınan hediyeler yarıştırılırdı..
Her özel gün öncesi, erkek izleyicilerin bilinç altına hitap edilecek yazılar yazılırdı..
Ayşe Arman kıskanılırdı..
İdolümüz bu bacı olurdu..
.
.
.
....

Daha niceleri olurdu..

EŞ ve ANNE

Eş olan Kadın- Kocam beni sürekli aldatıyor, nefret ediyorum bu yüzden erkeklerden. Ne buluyorsa başka kadınlarda?
Anne olan Kadın- Oğlum şu kızın eline de oyuncak oldun ya, ne varsa sanki meymenetsizde. Bak falancanın kızı da sana yanıktı, istesen hala koşa koşa gelir sana.

E.K.- Kocam içip içip geliyor eve, dayak atıyor üstüne bir de bana. Elleri kırılasıca!
A.K.- Oğlum kaç kere dedim sana, şu karına azıcık diş göster diye, çok yüz veriyorsun. Hem erkek dediğin sever de döver de. Arada bir vur ki aklı başına gelsin.

E.K.- Kocam benim sözümü hiç dinlemiyor, hep kendi ne derse o olsun istiyor. Çok anlayışsız çoook!
A.K.- Evladım karının sözünden çıkmıyorsun hiç, sen ne biçim erkeksin? Azıcık dişli ol, hep onun dediğini yaparsan bir daha yola gelmez bak.

E.K.- Yıllardır eve kapandım kaldım, sabahtan akşama kadar ev işi. Bir de çocuklar, hiç gün yüzü görmedim. Kocam olacak boyu posu devrilesice bir gün olsun yardım etmedi ki...
A.K.- Ay evladım ben seni ev işi yapasın diye mi doğurdum? Karın olacak şirret sana mı yaptırıyor bunları? Tühh, yazıklar olsun; O bacak bacak üstüne atıp otursun, sen ev işi yap, reva mı bu?

E.K.- Bizimkisi anasının sözünden hiç çıkmaz. Varsa yoksa anası, bir gün de bana karıcım, senin istediğin olsun demedi yemin billah. Zaten şu kaynanamın elinden çektiğim kadar da çekmedim kimsenin elinden.
A.K.- Evladım kaç kere dedim sana, karının lafına bu kadar gitme diye. Bak sen söz geçiremiyorsan bana söyle, ben yapacağımı bilirim ona. Oğlumu ben ona oyuncak olsun diye mi büyüttüm?

Örnekler biraz mübalağalı olsa da gerçeklik payı inkar edilemez. Bugün erkeklerden şikayet eden kadınlar geleceğin şikayet edilecek erkeklerini kendi elleriyle yetiştirecekler. Tıpkı şikayet konusu erkekleri yine başka kadınların yetiştirmiş olduğu gibi. Ben derim ki eşinizden beklediğiniz herşeyi ilk önce oğlunuza kanıksatın, hiç değilse gelininiz rahat etsin.

12 Temmuz 2009 Pazar

kadınlar doyar mı?

Karında sıpa sırtta sopa olayına girmeden bir şeyler karalamak istedim.

Kadınlar doyar mı?

Cevap, doymaz.

Neden?

Çünkü yapıları böyle! Ver Allah'ım ver, istediği kadar sonsuz kadar ver, o +1'lik ihtimal var ya; hep bi' fazlası olur genellemesinden dolayı hep o fazlaya göz dikiyor. Bu da onu doymaz yapıyor. Yemek yesin, rejime doymaz; rejimden çıkar yemeye doymaz; alışverişe çıkar harcamaya doymaz; eve tıkılır eve doymaz; vesaire vesaire. Herşeyin fazlası olacak illa...

Eğer aldığı kıyafet başkasında varsa gardropta duracak, e almışın madem giy!

Yok, o pişti olma ihtimali var ya, uykuları kaçar illa!

Velhasıl-ı kelam; kadınlar doymaz arkadaş, ne dayağa ne sevgiye!

Şaka şaka ne dayağı biz kadınları çok severiz sadece arada elimizin ayarı kaçar(!)...

11 Temmuz 2009 Cumartesi

KIZ TAVLAMA SANATI - 2

Kız tavlama konusunda kaldığımız yerden devam ediyoruz. İlk izlenim önemlidir demiştik ve ona yönelik hazırlıklarımız da tamamlamıştık. İlk temas noktasında kalmıştık, oradan girelim tekrar konuya. Şimdi ilk temas öncesi dikkat etmemiz gereken bir husus daha var: Avımız tek başına mı takılıyor, grupla mı hareket ediyor?

Bir kız eğer grupla hareket ediyorsa bilinmesi gereken grubun giriş kapısı kimdir ve beyni kimdir? Grubun zoraki beyni en güzeli ve alımlı olanıdır. Her zaman böyle olmasa da genelde durum bundan ibarettir. Onunla işimiz yok bizim ama. Bize şehrin anahtarı lazım: Grubun en çirkin kızı. Kız grupları genellikle yanlarında bir tane de dışişlerine baksın, istihbarat toplasın falan diye çirkin bir kız içerir. İşte bu kızla bir iki sohbet iyidir. Sizden eninde sonunda grupta bahsedecek ve bilgi verecektir. Bir ara da grubu gördüğünüz vakit, solo muhabbet şansınız olmadığı için avımızla, bu kıza selam vermek suretiyle grupla ilk temas gerçekleştirilir. Bir tanışma faslı elbet olacaktır, avla ilk temas bu noktada başlar.

Şayet avımız tek başına takılıyorsa ilk olarak gözlem yapmayı öneririm. Avımızın davranış kalıplarını öğrenmek için önemli bir süreçtir bu, zira tanışma faslı bu alışılagelmiş davranış kalıpları icra edilirken olacaktır. Mesela avımızın en sık yaptığı şeylerden birisi kantinde oturup gazete okumak mı? Onun masasını zoraki(?) paylaşıp gazetedeki bir haberi sorarak muhabbete başlayabilirsiniz. Bu çok basit ve 'öğykk' örneği, gözlemin önemini vurgulamak için verdim.

İlk temas basit ve tekrarlanma olasılığı şüphe uyandıran olmalıdır. Yani avımız bu çocuk (bilirsiniz bizler kazık kadar da olsak kızlar için 'bu çocuk'uğuzdur) benimle tanışmaya çalışıyor diyememelidir. Hatta basit bir kısa sohbet sanması faydalıdır bile. Aman diyeyim önceden niyet sezdirmeyin; niyetlerin belli olması baştan kaybetmekle neredeyse eşdeğerdir. İlk yazıdakilere dikkat ettiysek ve heyecan yapmadıysak kısacık bir sohbet bile akılda kalmamızı sağlayacaktır nasıl olsa. Sonra... sonrası bir dahaki yazıya!

10 Temmuz 2009 Cuma

Nigar Bacıma

Buda oldu.. ErkekBloglarına kadın bir yazar katıldı.. Allahtan adı Nigar.. Erkek duruşuna sahip bir isim.. Veya bizim bilinç altımıza Girik tarafından öyle sokuldu.. Kanlı Nigarla..

-Şimdi filmdeki Nigarla bizim Nigar arasında bir bağlantı olduğundan bu benzetmeyi yapmadım.. Yok öyle birşey.. Yanlış taraflara çekilmesin..-

Temennimiz bu blogun oje kokmamasıdır.. Veya durun ya.. Koksun.. Asetonda koksun.. Hatta manikür yaptıralım.. Saç düzleştirelim.. Olmadı yok o karın ağrısına katlanamam..

Ülkemiz böyle bi hal aldı erkekler.. Bir dönemler eşinin arkasından ayrılmayan kadınlar kalkmış blog yazmaya başlamış.. Yetmemiş o kadar erkegin içinde takılmaya başlamış.. Töbe töbe.. Başımıza daş yağacak..

Yazımı Cübbeli bi hocanın vaazıyla tamalayıp yanlış yolda olduğumuzu belirtecektim ama hiç sohbet dinlemedim ki vaazı yazayım..

Kadınlar için namahrem olan bu mekanda kadın parfümü solumak bence çok hoş olacaktır..
ARAMIZA HOŞGELDİN..

Feysbuk ve çıplaklık üzerine ben de yazdım

Evveeeeeeeeeeeeeetttttt

Erkek bloguna ben geldim, hemi de bayan başıma, hemi de korkmadan.

Kafama göre bir şeyler de yazabilirim, diğer yazar arkadaşları aydınlatıcı da yazabilirim. Hatta ilk olarak sevgili yazar arkadaşım Brokoli'yi feysbukdaki çıplaklık konusunda aydınlatayım istedim.

Feysbuka çıplak resim neden konur mühim değil aslında mühim olan insan neden çıplak resim çektirir ve teşhir eder konusudur. Uzmanlar der ki;

Bireydeki cinsel tatminsizlik arttıkça teşhircilik eğilimi de artar.

Bu bakışla birey eğer çıplaklığı ile para kazanmıyorsa ( Bkz pamıla endırsın, dayvid bakhım ) cinsel açıdan tatminsiz olduğu için soyunuyordur. Bağıra bağıra, "Çok seskiyim ama sevenim yok." diyordur. "Bu vucut toprak olacak yardım edin." diyordur.

Toplumda çıplak kadınların sayısını erkeklerle kıyasladığımızda kadınların açık ara önde olduğunu gördüğümüzü de hesaba katarsak bu olaydan çıkacak sonuç basittir.

Erkekler sevişmeyi bilmiyor ve kadınını mutlu edemiyor.

İlerleyen zamanda da bu bilmeme durmunun yarattığı zaafı ve kadınların bu zaafı nasıl akıllıca kullandığını anlatırım.

Umarım aydınlatıcı olmuştur.

4 Temmuz 2009 Cumartesi

Facebook Çıplakları

Facebook hakkında onlarca şey yazılıp çizilebilir, ben uzun zamandır aklımda olan bir konuya değinmek istiyorum; Facebook'ta çıplaklığı sayesinde pirim yapmaya çalışan insanlar.

Genel olarak yabancılarda rast geldiğim bu durum son zamanlarda Türklerde de dikkatimi çeker oldu, amacınız ne arkadaşlar diyemeden kendi kafamda ölçüp biçtim bu durumu - nacizane..

Birinci sebep poker. Malumunuz, erkek her yerde erkek. Pokerde de çip yollanması için bir hatunun yapabileceği en etkili hareket yarı çıplak pozunu koymaktır profiline...

Diğer sebep, kendini ilgiyle tatmin etmek. Tanımadığı adamların yolladığı mesajlarla orgazm olan bünyesini bilmemkaç insanın ekleme talebiyle coşturmak. Tabii bunun için güzide yurdumda çıplak değil çarşaflı biri olmanız bile yeterli, yeter ki şuh bir isme sahip olun...

Ki bu konuda yaptığım bir deneme profili de herşeyi açığa çıkarıyor. Elif Siyah adını alıp da açtığım sahte profilde oradaki resmin o profile ait olmadığını söylemesine rağmen arkadaşlıktan silmeyenlerin, bir gecelik ilişki teklif edenlerin, hafızasını zorlayıp da Elif Siyah'la üç yıl önce görüştüğü mekanı soranların, onaylatanların varlığı doğrusu yarı çıplak bir resimle bile görünüyorsa, kimbilir çıplak bir resimde neler neler olacaktı...

Ha bir de sanat kisvesi altında yapılan hareketler var ki, onlar kendini diğerlerinden ayırtıyor kendiliğinden...

Kadınlar istediği kadar "biz et parçası değil beyiniz" diye bağıran çığlıklar çıkarsalar da, herşey apaçık ortada. Bedenlerinizi kullanıp beyinlerinizi tatmin ederek ancak bir yere kadar yaşabilirsiniz hanımlar, bir yerden sonrası koca dayağına girer...

2 Temmuz 2009 Perşembe

siz erkekmisiniz ulan!

ada vapurundan inip, kabataşın güzel sahil gören caddesinden ağrı 2002 model ucundan modifiyeli ve ses sistemli minibüsümüzle, yüksekçe bir seste Linkin Park - İt's Going Down dinleyerek evimize dönmekte iken;
dikiz aynasından gözüken, manyak bir şöförü olduğu çok uzaklardan anlaşılan bir fıstık yeşili reno megan gözükür...
zor makasları büyük bi beceriyle atarak ve önündeki araçları ürküterek gelen şahıs, sarı saçları, makyajı, hatta kırmızı ojeleri ve güneş gözlüğüyle bi hatun kişisidir...
neyse abi, böyle film tadında anlatmakla olmicak...
adadaydık bugün babamla, bi kaç şey vardı halletmemiz gereken, hallettik otoparktan aracımızı aldık gidiyoruz. ben kullanıyorum. telefonumu da bağladım teybe, açtım çok sevdiğim bi parçayı, dıptıs dıptıs gidiyoruz tipik ergenler tadında... yanımda babam var, o benden daha ergen, ona hiç girmiyorum şimdi...
neyse abi, yaktık sigaramızı, kollarımızı uzattık camdan dışarı, kafamızı sallaya sallaya, trafiğe ayak uydurur bi biçimde sakin sakin giderken, arkadan gelen fıstık yeşili bi megan gördüm... dörtlü açmamış, çok sıkışık trafikte 90 100 arası makas ata ata yaklaştı, ben de bjk stadının yanından taksime doğru gidicem; o yüzden sol şeritteyim az ilerde dönmek zorunda kalacağım için, kimseden küfür yemeyelim, rahatken girelim dedik...
sonra abicim... bu megan geldi bizim aracın dibine kadar sokuldu, dörtlüler, uzunlar, kornalar... allaam, çıldırıcam... sonra dikizden bakarken, sarışın gayet bakımlı desperate housewives setinden kaçmış kadar süslenmiş bir ablamız...
sonra sağdan makas atmak kaydı ile bizi geçme gayreti gösterdi arkadaş, geçerken de, kafasını camdan tamamen çıkarıp ve sağ kolunu bize doğru savurup: "siz erkekmisiniz ulan!" diye kükredi... şaşkınlıktan babamla birbirimize bakarken, bastı gitti hatun... sonra babama dönüp, "iki dakka çıldırabilirim dimi?" dedim, takıl dedi o da..
neyse, otuz saniye sonra falan yetiştim ben buna, yol iki şeride düştü, bi süre yan yana gittik, hemen ardından ışıklarda yan yana durduk... müziği kıstım, olabildiğince kafamı sağa doğru uzatıp; "hiç şüpheniz olmasın" diye seslendim gayet sevecen bi ses tonuyla... kıpkırmızı kesilip yanan yeşil ışığın azizliğiyle bastı gitti sonra da...
çok güldük kendilerine... hatta stadın yanından taksime uzanan yolda, tekrar yakalayıp geçtim, yol trafik ışıkları için daraldığında, önüne geçip arkamda kalmasını sağladım... bu mudur yani şöförlük...
trafikteki kadının sesi misin sen bayan? alla alla...
yok yani, ne geçti eline kadın!.. trafikte kadınları aşağılayan, yetersiz gören tüm şöförler ayağına mı kapanıyo sen böyle yapınca...
hayır; ben küfür de ederdim, ederdim yalan yok.. yanımda babam vardı... beni geç, bunu bi taksiciye, bi dolmuş şöförüne yapsana sen... yemin ederim o ışıklarda alırdı ayağının altına... dua etsin, bana denk geldi...
veya, kesin sarhoştu... tahminen öyleydi ya, sarhoştu tabii... yoksa bi kadın ne bu kadar iyi araba kullanabilir, ne de böylesi bi cesaret gösterip, sağa sola salça olur..
gün geçtikçe yaşadığım olaylar, daha da ilginçleşmekte... bakalım daha neler görücez...
ps: sonra ve abi-abicim i ne kadar sık kullanmışım... editlemeyelim bari.. :Pp

1 Temmuz 2009 Çarşamba

ACI KAYBIMIZ


ÇOK ACI KAYBIMIZ
Diğer ikisinin kardeşi,
Can, Brokoli, Stummscream, Sersang ve Pi'nin canından çok sevgidi,
Pucca'nın ex aşkı,
ErkekBloglarının maskotu,
Blog dünyasının medar-ı iftarı,
Serzeniş Meraklısı arkadaşımızın ibişi, herşeyi,

Küçükken Sarı Büyüyünce Kırmızı'nın
Vefat haberini almışızdır..

Cenazesi öğle yemeğine müteakiben sofrada ebedi yolculuğa uğurlanacaktır..
Allah kendisine rahmet, sevenlerine ve yakınlarına sabırlar ihsan eylesin..
ERKEK BLOGLARI

Not: Bu yazı Serzeniş Meraklısı arkadaşımızın bugünki postuna dayanılarak hazırlanmıştır..Bu nedenle tarihler muammadır..