8 Aralık 2010 Çarşamba

"Bana aşık olma bebeğim, üzülürsün sonra..."


Her kadının mutlaka bir kere hayatına girmiştir "Bana aşık olma" diyen erkek türü. Tatlıdır, güzel gülümser, hoşsohbettir. Bir nevi kadınların dibinin düştüğü ünlü erkeklerin, ünsüz versiyonudur. Her haline hayran bırakabilme potansiyeli vardır. Başkası yapsa sinirlenip kavga çıkaracağınız mevzularda bile bir şekilde kızamadığınızı fark edersiniz. Sanki o ne yapsa affedilebilirdir. Bunun da en büyük nedeni dürüst olmasıdır. Yalana işi düşmez, dolayısıyla yalan söylemez. Yani bir kadının isteyebileceği her şeye sahiptir. Bir şey hariç: Sadakatsizdir. Üstelik sadakatsiz olduğunu söyler. Gündüz sizinledir, gece bir başka hatunla... Sabahında yine sizinle olacaksa bile :) Kısaca o bir bal arısıdır, her nektarı olana yaklaşıp "Çiçeğimmmmm" der, balını alır ve pırrr uzaklaşır :)


Okuyan kadın arkadaşlar hemen tanıdı kendisini. Sahi şu bi türlü birlikte olmayı beceremediğiniz, arada sırada karşılaşıp içinizde kabaran sevgiye engel olamadığınız, zaman zaman aklınıza düşüp "Acaba şöyle yapsaydım gitmez miydi?" dedirten herif değil miydi o? Oydu :) Ve hep öyle kalacak..


Eğer bir adam size "Bana aşık olma bebeğim, üzülürsün sonra" diyor ve bunu derken sırıtıyorsa öncelikle üzülmenizi istemiyordur, aynı zamanda da bunu söyleyebildiği için kendisiyle gurur duyuyordur. İşte bir kadına daha bu cümleyi kurma şerefine erişti :) İçinizde "Üzmek istemiyosa gelip kalbimi çalmasın arkadaş! Bu nasıl adalet?" diyenler olabilir. Üzgünüm bunun sebebi sizsiniz. Siz ona öyle hayran hayran bakarken o nasıl sizden vazgeçsin? A tabi bir de niye vazgeçsin? Her şeyini biliyorsunuz. Her gece başka bir kadının koynunda olduğunu da... Ve hala onu istiyorsunuz. Çiçek yapraklarını açıp, kokusunu saldıktan sonra sevgili bal arımız ne yapsın :)


İki yönü var bu yazının, "Şöyle yapsaydım kaçmazdı" ve "Ne yaparsam yapayım durmazdı" :) 


"Şöyle yapsaydım" diyenler, üzgünüm siz hiçbi zaman o kadın olamayacaksınız. Artık "Ne yaparsam yapayım durmazdı" diyebilirsiniz siz de.

Hayatınızda bir bal arısı varsa emin olun onun  da bir gün bir kadın başını fena halde döndürecek. Tek düşünebildiği o olacak. Onun yanında diğer bütün çiçekler solmuş görünecek. Onun tadını alınca bir daha başkasının nektarı tatsız gelecek... Koşacak yıpranacak. Elde ederse doğru yolu bulup evinin erkeği olacak... Elde edemez de o kadın giderse, yeni bir ıssız adamımız var demektir. Kendini kadından kadına atacak, "Aşık olmadan daha iyiydim" diyecek ama  hiçbir zaman bununla tatmin olamayacak :)


Şimdi sevgili kadınlar, yapmayın bal arılarına beddua etmeyin :)


Ve kalbimizi fetheden bal arıları, hadi alıştırma yapıyoruz, Zuhal Olcay'la hep beraber: 

"Ben bal arısı gibiydim senden önce,
Bak pervanelere döndüm seni görünce...
Yana yana kül olsam her an
Yine de senden ayrılamam
Yoluna adadım ben ömrümü sensiz olamam..."
:)))


Dipnot: Bir bal arısı Alfie'yi izlemenizi öneririm :)

7 Temmuz 2010 Çarşamba

Ben geldiiiiii. I-ım şey Selamlar.



Merhabalar efendiiim. Erkek bloglarının bir bayan yazarla daha tanışmasına şahit oluyorsunuz şuanda. Kimdir necidir bu hatun sorularını duymamazlıktan gelerek merhaba yazıma başlamak istiyorum hafiften. Ben ki; erkek ırkından tırsan bir kadın olarak “Buralarda ne işim var!” diye türlü tezatlıklar içinde kıvrılırken, ilk yazımın verdiği ağırlığı koymak zorunda hissediyorum kendimi…

Bilindiği gibi bir tutam erkeğin ve de istisnai hatunların yazılarını konuşturduğu şu sayfada yeni olmak bir o kadar zor olsa gerek… Lakin kendimi patrondan torpilli hissederek ufak ufak çizittirmeye başlayacağım kısa zamanda… Sık sık karşılaşırsınız büyük ihtimalle yazılarımla… Umarım erkek cinsinden tırsan kadınların sesi olurumda kendimi bi halta yarar hissederim… Onları çözmek kadınları çözmekten daha zor iş vesselam…

Şimdilik hoşçakalın… Aman havalara da aldanmayın nemelazım güneş yanığı filan olursunuz…

27 Nisan 2010 Salı

"Seni seviyorum, Mükemmelsin, Şimdi hadi değiş"*

Kızlar erkeklerin potansiyeline mi bakarlar? Gördükleri erkek onların hayalindeki değil de hayaline en yakın olan mıdır hep? Bu yüzden mi önce beraber olmaya, sonra onu değiştirmeye, değiştiremedikçe cinnet geçirmeye, cinnet geçince de potansiyelini kullanmayan bir erkekle olduklarını anlayıp, hayallerindeki erkeğe yakın olan bir başka erkeğe mi yönelirler?

Bu yazının ilk paragrafını okuyup "Evet evet işte bu!" diyen erkek arkadaşlara teşekkürler... Evet işin bir boyutu  bu. Bir erkeği olduğu haliyle beğenip, en azından beraber bir sevgililik dönemi geçirebileceğini düşünüp çıkmaya başlar kadın ve onu hayalindeki erkeğe dönüştürmeye çalışır... Ama işin diğer bir kısımı da bunu yapma nedeninin başka olabileceği...
 

Hatun milleti güzel olmayı sever.. Güzel olmayı ve güzel addedilmeyi...Bazısı bireysel güzelliğini kafaya takar, bazısı sevgilisiyle olan uyumlu güzelliğini... Yanında sevgilisiyle dolaşırken, dışardan bakan birinin "Şu güzelim kız nerden bulmuş bu hanzoyu?" demesiyle egosu tavan olanların yanısıra, sevgilisiyle dolaşırken bir kızın sevgilisini süzdüğünü görüp bundan gururlanan, "Ama o benm!" diyip içinden kıs kıs gülen yüzlercesi var... İkinci tip kızı inceleyecek olursak sevgilisinin hep en iyi en güzel olmasını ister... Biri onun sevgilisi olduğunu bilmeden de ona baktığında güzel şeyler söylesin ister...

Değişmenizi isteyen bir sevgiliniz varsa, iyi analiz edin.. Bunu sizi için mi istiyor, yoksa kendisi için mi istiyor?

Unutmayın, kendisi için istiyorsa, mutlu olur, o mutlu olursa siz de mutlu olursunuz, tabi değişime şiddetle karşı değilseniz... Ama sizin için istiyorsa, bırakın kendinizi.. Değişip değişmemeniz o kadar da önemli değil onun için, sizi zaten seviyor demektir...

13 Nisan 2010 Salı

bu blogda neler oluyor?
yeni yazı "dizi"leriyle, lostun izlenme rekorlarını okunma rekorlarıyla egale etmeye gelicem, birazcık sonra...
çok fazla gözlem yaptım, çok fazla gözleme yiyemedim ama karnım tok...
zamanım olduğunda size kadın ve erkek tiplemelerinden bahsedeceğim...
hepimizin bildiği, ama hepimizin yazıda görünecek olan gözlemleri yapamadığı tipler!
çok yakınlarına sızdım... diplerine kadar... :)

26 Şubat 2010 Cuma

1 Erkek, Kaç Kadın??? vol.1

Son zamanlarda kadın-erkek ilişkileriyle ilgili yazamıyordum ama sağolsun sosyal medya beni  bu konuda yalnız bırakmadı. FriendFeed'de girilen bir feed beni yazı yazmaya itecek kadar çarpıcıydı.

Peki 1 erkek kaç kadını idare edebilir? Diyelim ki birbirinden haberi olmaması gereken kadınları idare edecek, peki bunu nasıl yapar?

Evet beyler, buradan sonrasına pür dikkat :)

"Kızlar çok ilgi ister, 15 dk ilgisiz kalsalar, şüphelenip kıskançlık krizine yol açarlar. Onu nasıl yapıcaz?" diyenler için:

Bir kadın bir erkeğe aşık olduğu zaman onu olduğu gibi kabullenmeye meyillidir. Siz ilişkinin başında günde 3 kere ararken, ilişkinin ortalarında 2 kere aramaya başlarsanı, kadının anlizlerine dahil olur, şüphe çeken davranışlar listesine isminizle dahil olursunuz. Bu gibi durumlarda, hayatınızdaki bütün kadınlara en başta davrandığınız gibi davranmak işinize yarayacaktır.


"Sosyal medyadaki hemen hemen her sitede üyeliğim var. Şimdi 4 sevgilim var diye 4 tane ff, 4 tane twitter, 4 tane facebook hesabı mı açıcam?" diyenler için:

Sosyal medyada hiçbir şekilde medeni haliniz ile ilgili bilgi vermek işinize yaramaz. İlla sevgiliniz olduğunu söyleyecekseniz, ismini açıklamak istemediğinizi söyleyebilirsiniz. Bir facebook profilinde "İlişkide" yazıp geçmeniz yeterlidir. Kızlara da özellikle tembih edilmelidir "Canım lütfen sen de vıcık vıcık sevgililer gibi davranma bana internette. Hoşlanmıyorum böyle şeylerden" diye. Bunun dışında sevgilinize ithafen yazdığınız her gönderi, facebook durum iletinizde, ff'e feed olarak girildiğinde veya twitlediğinizde sizi takip eden sevgilileriniz tarafından ödüllendirileceksiniz. Bir taşla 4 kuş :)

"Hadi bu kısımları kıvırdık, bu 4 kızla biz durmadan nasıl görüşücez?" diyenler için:

Öncelikle sevgilileriniz seçerken biraz da ailevi durumlarına, hangi şehirde olduklarına dikkat edin. İstanbul gibi bir şehirde hangi yakada oturdukları bile önemlidir. Kızların biri gece dışarı çıkamasın mesela, o evde mışıl mışıl uyurken siz başka bir tanesiyle geceyi gündüz yapın. Bir diğeri şehir dışında yaşaşın, o geldiği günlerde diğer kızlar için çok yoğunmuşsunuz ya da aileniz yine(!) yanınıza gelmiş, cenaze varmış gibi davranın. Unutmayın kadınların yediği en iyi bahaneler, sizin gerçek şeylere dayandırarak söylediklerinizdir. "Hayatım hastayım biraz" derseniz kızların dördü birden romantizmle çorba yapmaya gelebilir :) Ha bir de unutmadan sakın büyük bir gafletle bir cafeye 4 kızı farklı zamanlarda götürmeyin :)


Bütün bu konuşmalardan sonra siz yine beni dinleyin, eğer bütçeniz 4 kızın birden hesabını ödemeye yetmiyor, sevgililer gününde dördünü hoş tutamıyorsa, boş bir gününüzde 4 kızla birden farklı saatlerde buluşabilecek kadar enerjiyle dolu değilseniz zira kızlar boş gününüzde buluşmazlarsa delirir, olmaz olmaz demek lazım, aman bu işlere girmeyin....

Bu yazı dizimiz zevkle devam edecektir efendim.... Şimdilik esen kalın :)

12 Şubat 2010 Cuma

Selami Şahin ve Ben :)


Halimi görseniz gülersiniz şimdi... Sabahtan beri dilime dolanmıştı bir Selami Şahin şarkısı :)
Eve geldim şarkıyı dinleye dinleye blog yazımı yazdım.. E ama sonrasında takılı kaldım :)
Kendimi alamıyorum dinlemekten... Adam her duyguyu dile dökmüş gibi sanki...
"Sen beni unutmuş gibisin, ben hala deliyim, hala sevdalı..."
"Alışmak sevmekten daha zor geliyor..."
"Seninle başım dertte. Ne yapsam bilmiyorum..."
"Gitme sana muhtacım..."
"Sensizlik bir uçurum... Tut artık ellerimden..."
"Seni sevmediğim yalan...Kızgın bir anımda söyledimi, yalan..."
"Sen yoksan her şey eksik, sen varsan her şey tamam..."
"Sen mevsimler gibisin değişirsin sevgilim..."
Şu sözleri gerçek hayatta sevgilisine söyleyebilen erkekler 1-0 öndeler... Ben bunu bilir bunu söylerim. Kaç erkekte var böylesi bir dürüstlük, saflık? Bu kadar net duygularını anlatan kaç erkek var?
Orada var olan erkekler, alkışlıyorum sizi :)
 
(Casilo's Way'den alıntıdır... buraya da uygun olduğunu düşündüm :) )

29 Ocak 2010 Cuma

Güzel Kadın Kimdir?

"Yüzyüze konuşurken, 10 dakika içerisinde çirkinleşmeyen kadın güzel kadındır."

Yıldız Kenter

28 Ocak 2010 Perşembe

Oğlak Burcu Aşk Sonucu

Büyük ve mühim bir araştırma dosyasıyla karşınızdayız..

Ülkemizde yapılan, gazetelerimizde yayınlanan bir araştırmaya göre;
vatandaşlarımızın büyük bir kısmı 22 Aralık-20 Ocak tarihlerini kapsayan Oğlak burcuna mensupmuş..

Ufak bir matematik hesabıyla, çocuklarını Oğlak burcuna denk getirilen ebeveynlerin çalışma günlerinin Mart aylarına denk geldiği gerçeğine vakıf olabiliriz..

Demek ki Mart ayı sadece kedilerin ayı değil..

Mart kapıdan baktırır, kazma kürek yaktırır, çocuk yaptırır..


24 Ocak 2010 Pazar

Yere Sağlam Basmak ve Bir Ödev...

kar yağdı istanbula bildiğiniz gibi...
kar yağdı ve hatta bir gün içerisinde, tuttu da, güzel de oldu be!
sevgilimle kar altında işten eve dönerken, bir olay yaşadık ve ben gayet beylik bir laf ettim, çıkış noktasını bu söz üzerinden yakalamak düşüncesindeyim...
metrodan eve ulaşabilmemiz için yokuş inmemiz gerekiyordu... e malum yollar da kar altında... sevgilim botlarının kaydığını idda ediyordu... elime sıkıca yapışmasından, korkuyla hareket ettiğini zaten çoktan anlamıştım...
ona "normal bir yolda yürüyormuş gibi rahat at adımlarını, sen ayakkabılarına güven ve rahat hareket et ki, onlar da kaymasın" dedim. birden çıktı ağzımdan, düşünmeden konuştum da diyebilirim...
düşme korkusuyla "yere sağlam basmaya" çabaladığınız her adımda, daha çok kuvvetle ezersiniz ayağınızın altındaki karı ve kar, sizin uyguladığınız fazla kuvvetle buza dönüşür, akabinde kayar ve düşersiniz. maazallah bir yerinizi bile kırabilirsiniz... ettiğim sözün üzerine düşündüm bunu, gerçekten mantıklı...
bu bakış açısını ilişkilere yöneltirsek, cuk oturduğunu göreceğizdir hep birlikte...
güvenmediğiniz bir insanla bir ilişki sürdürebilmek, akla mantığa sığmıyor. yürümez demiyorum, yürür ama sürekli kendinizden birşeylerin kaybolduğunu hissedersiniz. eksilirsiniz, yorulursunuz herşeyden önce. "bir tarafınız" kırılabilir...
"yere sağlam basmak" eylemine sarf ettiğiniz çaba sonucunda yorgun düşeceğiniz ve yaşamın diğer alanlarına enerjinizin kalmayacağı gerçeği gibi...
kayacağı muhtemel bir ayakkabıyla dolaşmıyorsanız yoğun kar yağışı altında, yani birkaç güvenceniz varsa ayakkabınızın kaymayacağına dair; -markadır, tabanının sağlam oluşudur...- ayakkabınıza güvenin abi! düşerseniz eğer, bu yere düşmüş ve sizin de çiğneyedurduğunuz karın pezevenkliği oluversin... siz ayakkabınıza güvenin. o birazcık kaliteliyse şayet, herşeyden önce, sizin ona olan güveninizi sarsmamak adına kaymayacaktır...
e hal böyle olunca, etraftaki insanlar gibi kötü bir gerçek olan totoyla yerin buluşması gibi birşeyi hayal ederek değil, yağan karın güzelliği üzerine kafa yorarak yürürsünüz...
ilişkide güven konusunu es geçmeyin. kaymayacağından emin olmadığınız ayakkabıyla da, yola çıkmayın!
önemli olan, karın yağıyor olmasından keyif alabilmek...
la bir eklenti yapasım var: düz tabanlı kundurayla, topuklu çizmeyle, spor ayakkabıyla falan "bile bile" dolaşanlara da, müstahaktır ha! düştüklerinde karşılarına geçin ve avazınız çıktığı kadar kahkaha atın. bu yazının ödev kısmı da, budur...

21 Ocak 2010 Perşembe

Erkek İstemek

''Önümüzdeki günlerde Türkiye'ye gelecek Moğolistan heyetinin bavulunda bu kez farklı bir dosya var. Altı kadına sadece bir erkeğin düştüğü Moğolistan, Türkiye'den 20 bin erkek isteyecek.''
Haber bu..

Ve yorumlar;

Sehat arkadaşımın matematiğine hayran kaldım..

Ve bu haberi paylaşmamdaki asıl konuya Muhammet arkadaşımız değinmiş..
Duyurulur..


20 Ocak 2010 Çarşamba

Ayrılığın kadını erkeği olur mu? Vol.1

Bir çok şeyin kadını erkeği var da ayrılığın yok mu? "Tabi ki var" diyor bir yanım, diğer yanımsa boynunu büküyor "ikisi de aynı acıyı çeker neresi farklı?" diye...

Çeşit çeşit olmasa ayrılıklar belki de kadın-erkek sınıflandırmaları da olmazdı. Ama değişiyor işte..."Anlaşarak ayrılanlar" var, "Terkeden-Terkedilenler" var, "Severek Ayrılanlar" var, "Söverek Ayrılanlar" var :)

Bütün bu ayrılıklarda kimin terkedip kimin terkedildiği kısmında cinsiyet olayın seyrini değiştiriveriyor. "Gitmek mi zor kalmak mı?" diye düşünüp kalmaya ya da gitmeye karar verenin cinsiyeti önemli...

Erkek kısmına bakınca il göze çarpan özellikleri, hiç terkeden olmak istemedikleri... Belki bunalıyorlar, belki aldatıyorlar ama asla ayrılık sözcüğünü kullanmıyorlar. Bu onlar için bir savaş... Bu uğurda kızla huzursuz kavga dolu günler, haftalar hatta bazen aylar geçiriyorlar. İstiyorlar ki kızın canına tak etsin de bir gün basıp gitsin hayatlarından... (Neden ayrılmayı böyle sorun haline getirdiklerini de bir türlü anlamam. İstemiyorsan ayrıl gitsin)

Kızların bu konudaki tavrı ise oldukça net: Kızlar ilişkide artık katlanamadıkları durumları devam ettirmemeyi seçiyorlar. Örneğin artık aşık değillerse, sevmiyorlarsa, sevişmekten zevk almıyorlarsa söyleyip ayrılıyorlar.. Söyleyemedikleri durumlarda ise (başkasına aşık olmaları gibi) huzursuzluk, kavga çıkarıp, suçu erkeğin üstüne yığıp ayrılıyorlar. :)

Genelde erkekler bu durma karşı çıkıyor: "Ne demek ulan 'aşkım bitti' ????" İsyan çıkarıyorlar, ama giden gidiyor. "Söverek ayrılma" sanırım bu oluyor :)))) Kızın arkasından "Kesin hayatında biri var" paranoyası başlıyor. Tez tutmayınca "Yarı yolda bıraktı" oluyor kız. (Sanki bir  ömürlük aşk için sözleşme imzaladılar da :) )

Kız terkedilince ağlıyor...
Erkek terkedilince içiyor...

Kız terkedince arkasına bakmıyor...
Erkek terketmek isteyince terkedilmek için elinden geleni yapıyor :)

Kızın terketmek için genelde geçerli sebepleri oluyor...
Erkeğin terketmek için yalanları, bahaneleri...

Kısaca ayrılık kadına erkeğe göre değişiyor...

11 Ocak 2010 Pazartesi

Ayrılığa Kılıf

... zaten bir insan kendisinden büyükle çıkmamalı sonu daima hüsran olur

... zaten bir insan kendisiyle yaşıt olanla çıkmamalı bir şeyler öğrenemez

... zaten bir insan kendisinden küçükle çıkmamalı çocuk bakıcısı mıyız

... zaten ilişkiye başlamak hataydı

... zaten ilişkiyi devam ettirmek hataydı

... zaten o benim için uygun insan değildi

... zaten o beni hiç mutlu edemedi

(...)

Bin tane kılıf çıkartırsınız di mi ayrılınca?

Kadın / erkek hiç fark etmez. Herkes bir kılıf çıkartır.

Kimse "onu yeterince mutlu edemedim o benim kıçıma tekmeyi vurdu" diyemez...

Kimse "takıntılarımla ona ölmeden cehennem azabı yaşattım siktiri çekti" diyemez...

Kimse "kızın/ çocuğun hayatının içine sıçtım" diyemez...

(...)

Çevremde bin türlü zorluğa göğüs gere gere, sırf yaşanılan güzel bir kaç anıyı düşüne düşüne, pek çok saçma sapan durumlara sabrede sabrede bir ilişki yaşama çabasındaki arkadaşlarımı gördükçe sırf bir boku beceremediği için güzel günlerini de silip atmaktan gocunmayan, üstüne bir de "sıçtık, sıvayalım" manasında bir güzel kılıflar uyduran bir takım şeref yoksunlarını gördükçe üzülüyorum...

4 Ocak 2010 Pazartesi

bugüne olanlar olmuş...


Yalan yanlış kavgalar isyanım
Tenime değdiğinden beri hep tenin
Aklımın bir yanı hep senle